7 Mayıs 2010 Cuma

Karışık haller


İşte buraya gitmek istiyorum esteban. Aç tavuk kendini tahıl ambarında görürmüş ya, ben de burada olduğumu düşledim, belki olur. Provence'ta kalıbı dinlendirmek istiyorum, haldır haldır gezmek değil... Böyle oturayım pötükareli masa örtülerinin serili olduğu kır kahvesindeki masalardan birine, alayım elime gazetemi, bakayım ne etkinlikler var kasabada akşama. Sonra oturayım lavanta tarlasının ortasındaki ağacın altına, kitabımı okuyup kırmızı şarabımı yudumladıktan sonra şekerleme yapayım... Hayal mi diyorsun? Olsun, hayali bile güzel.


Evet, gece yine bölük pörçük uyudum ve rüyamı gün içine sakladım, ne var yani? Bunları sütlaca dönmeden yapamaz mıyım, hı? Hatta Provence yetmez, ordan Marsilya'ya geçeyim, sonra Portofino, Lecce, Brugge, Kopenhag, Floransa, Ohrid, Toskana, Mallorca... Artık uyanana kadar ne kadar yer sığarsa düşüme... Geçenlerde Happyland diye bir şarkıya denk geldim, öyle bir yer var mıdır acep? Peter Pan'in Wonderland'i gibi güzel geliyor kulağa... Ne, üstüm açık mı kalmış? Ayıp bu senin yaptığın esteban!

İşyerine servisle giden insanlara bakardım eskiden; suratlar asık, gözler uykulu, başlar yana kaymış ya da cama yapışmış... Nasıl hayatları olduğunu tahmin etmeye çalışırdım. "Ben de onlardan biri mi oldum?" diye düşünüyorum servise binecek kadar erken kalkabildiğim ve işten servisle dönecek kadar erken çıktığım zamanlarda. İnsanın hayal ettiğiyle yaptığı iş ne kadar örtüşüyor ki? Bunu düşünmek can sıkıyor/acıtıyor bazen. Çoğu insan "Aman iş olsun da, bak millet işsiz" diye diye neler yapmak zorunda kaldı acaba, hangi hayalini katlayıp arka cebine koydu? Birçok düş görünmez bir cama çarpıp dağılıyor sanki. 

Ipod'u şarj etmeyi sürekli unuttuğum için müzikten mahrum halde yola çıkıyorum ve servistekilerin konuşmalarını duymak/dinlemek zorunda kalıyorum. Komik olan şu ki, herkes kendi bölümünün en zor bölüm, kendi yaptığı işin en zor iş ve kendisi dışında herkesin tembel olduğuna inanıyor. En çok o çalışıyor, kalan herkes kaytarıyor ve işini iyi yapmıyor! Yürü be abla! İnsanları gözlemlemek hep çok hoşuma gitti, acayip tespitler yaptırıyor bünyeye. Dosyalama yapan kız, çağrı merkezindeki kız vs vs, hepsi kendi dışındakileri her şeyi son dakikaya bırakmakla, bir iş yapmamakla suçlıyor. Servis, önemli bir deşarj alanı. Ama bu çok çalışanlar hep 6'daki servisle çıkabiliyor, bense ofisi en son terk eden olup, 8 gibi çıkabiliyorum ama yine de onlar benden çok çalışıyordur eminim (!). O kadar ki, artık yorgunluktan gündüz düşleri görmeye başladım. Ne diyelim, uyuyabilirsem rüyamda Provence görürüm belki Happyland niyetine... Müzik yine de en iyi kaçış, hem yolda hem işte.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder