29 Haziran 2010 Salı

Big Four in Istanbul

Dolu dolu 3 gün... Gençliğimin gruplarını peşpeşe günlerde aynı sahnede izledim. "Uf yorulurum, aman ne gerek var şimdi, bir sürü ergen gelecek, kalabalık, hık mık" derken, iyi ki de gitmişim. Gitmeseymişim gerçekten çok pişman olurmuşum. Zira İstanbul seyircisi olarak biraz şımarık olduk galiba. Bir sürü müzisyen şehr-i İstanbul'a konser vermeye geliyor, biz dudak büküyoruz, ıyk mıyk ediyoruz. Valla bu kadar şımarıklık yapanı Allah çarpar :) 

Megadeth, Metallica, Alice in Chains, Manowar, Anthrax, (pek dinlemesem de) Slayer gelecek; yanlarında da Accept, Volbeat olacak da sen burun kıvıracaksın. Hem de hepsi için saha içi 175 TL. Ayıptır! Ben saha içinden memnundum açıkçası, Meksika dalgası olayı da ayrıca güzeldi. Bütün gruplar süperdi, Metallica enfesti, gözlerim doldu heyecandan; tek üzüldüğüm Megadeth'te (ki en çok beklediğimdi) ses sisteminin rezil gibi olması, Dave'in sürekli sesçileri uyarması ve sahnede kısa kalmalarıydı. Sarmanıma doyamadım ezcümle. 

Bir de ortalıkta dolanan veletlerin şanslı olduğunu düşünmeden edemedim. Ben 15 yaşlarındayken yurdumda böyle festival hadiseleri yoktu. İlk stat konseri olduğunda ortalık yıkılmıştı. Misal Guns'n Roses'ı canlı dinlemediğime pişmanım. H2000'le başladık, Rock'n Coke, Efes One Love filan derken Sonisphere'e geldik. Yaşlanmadan yetiştik galiba. Darısı Grunge Festivali'nin başına. Sonisphere'deki Alice in Chains'e pek doyamadık. Şöyle Pearl Jam, Stone Temple Pilots, Audioslave vs gelse de ortalık şenlense...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder