8 Ekim 2010 Cuma

Huysuz ve tatlı hoca

Seyyan Oskay, aklıma başka bir Oskay'ı getirdi. Toprağı bol olsun, Ünsal Oskay'ı... Benim için çok değerli bir hoca ve insandı. Kendisinden ders aldığım için kendimi şanslı addediyorum...

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi'nin, dersleri en çok dinlenen ve stand-up havasında geçen hocasıydı. Yoklama almadığı halde kendini dinletirdi. Okula külüstür bir motorla gelirdi. Toplumsal ve ağır bir mevzuyu anlatırken Ortaçağ'dan girer, Yeni Düşünce'den çıkar, Marksizm'e uğrar, arada da Ajda Pekkan'a değinir ve bizleri dumur ederdi. Bir tür tornado etkisi. Dobra ve dolu insan. Derslerinden fark etmeden çok şey öğrenerek çıkar, not ettirdiği kitapları okumazsanız sonradan pişman olurdunuz. Kendisine hem yazılı hem görsel medyada rastlamak bir keyifti.


Derslerinde en fazla şey öğreten, inanılmaz bilgi birikimini eğlenceli üslubuyla "çaktırmadan" aktaran kişiydi. Anlatmak istediğini açıkça ifade eden, argo kullanmaktan kaçınmayan, öğrencilerini hayata katmaya çalışan bir hocaydı. "İstanbul'da üniversite okumak, ikinci bir okul bitirmek gibidir, eğer antenlerinizi açık tutar, bunun farkına varırsanız" derdi.

Oğlunun kaleminden Ünsal Hoca.

Can Dündar'ın, ardından yazdığı yazı.

 Ünsal Hoca'dan inciler:

"Ama hocam o kitaplar çok ağır
O sizin hafifliğinizdir"

"Yazın ne işiniz var dersimde, gidin sevgilinizle gezin"

"Hayatının öznesi ol"

"Aşkı, romantizmi, şiiri bileceksiniz çocuklar. Bileceksiniz ki sevgilinin gözünü mü, götünü mü öpeceğinizi bilin"


"Aşk hariç yaşadığımız herşey kollektiftir"

"Biz size kirli bir denizde yüzmeyi öğretiyoruz"

"Pilav yapmasını bilmeyen kızla sakın evlenmeyin"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder