2 Ağustos 2011 Salı

Bi susun la

Ofiste yine kedi bokunu örter misali gizli kapaklı işler peydah oldu. Kapalı kapılar arkasında bitmeyen dedikodular… “Biliyor musun, neler oldu?” diye başlayan, kötü niyetli dedikoducu teyze zırvalarını duymaktan bıktım. Bilmiyorum ve bilmek de istemiyorum yahu! Anlatma bana. Ben bilmeyerek mutluyum lan! Beni de zehirleme yani. Bir de “Ben biliyorum sen bilmiyor musun, auuuv yazııık” havaları… Böyle tipleri pire gibi üstünden silkeleyip çıt çıt ezmek istiyor insan. Sevgi kelebeği havasındaki kötücül, pis haşereler…

Ofis hatırası

Bilmemkim 2 ayda 2. terfisini almış ama kimse bilmesinmiş, çok gizliymiş. Öbürü doktoraya başlayacakmış ama normal işe gelmeye de devam edecekmiş, aman onu da kimse bilmesinmiş. Bu ne gizlilik be? Ve niye? Hak ettiyse terfisini gizlemezsin, demek ki bi bokluk var. Doktora yapmak için işini sallamayacak, diğerlerine haksızlık olmayacaksa, bunu da gizleme gereği duymazsın.

Kirlendiğini hissediyor insan bu saçmalıklarla. İstemiyorum duymak, bilmek, öğrenmek… Böyle mutluyum ben be.  Bir de herkesin bildiği ama bilmiyormuş gibi yaptığı şeyler var ki, evlerden ırak. İkiyüzlülüğün dik alası.

Ben işimi yapıp mesaim bitince de koşarak çıkmak istiyorum, başka bir derdim yok. Şalteri kapatıp evime, sevgilime ve kedilerime kavuşmak istiyorum. Beyin kıvrımlarımı, pis lavabo borusu misali bunlarla doldurup tıkamak istemiyorum. Bu kadar mesai yapılır mı bunları öğrenmek için? Kıvranıyorsunuz öğrenmek, akabinde "Top secret" koduyla başkasına yetiştirmek için.

Dedikodularınız, kapalı kapı arkası süprüntüleriniz sizin olsun. Bunları bilmek gibi bir derdim yok. “Niye en son ben öğreniyorum lan?” diye bir derdim de yok. Ne ka gereksiz bilgi, o ka baş ağrısı… Bildikçe midem bulanıyor. “Ignorance is bliss”. Nefis.

400. [Oha, o kadar olmuş mu? He ya] blog yazımda bu çok mühim mevzuya parmak basmaktan mutlu muyum? Amaan...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder