15 Ekim 2011 Cumartesi

Gazete-dergi, evde yaymak iyi geldi

Sonunda cumartesi... Mes'udum. Yatakta dergi karıştırdım biraz. Okumadım. Zira bazı dergiler okumalık değil, bakmalık. Eskiden Elle, Vogue (vöög), Maison Française vs tarzı dergiler pek ilgimi çekmezdi. Atlas, National Geographic, bir de bazı sanat ve edebiyat dergilerini alırdım. Cosmopolitan'a ve Cosmo kızı kavramına hepten gıcıktım. Hala gıcığım. Kuaförde okurum ancak. Sevgili bulmanın 5 yolu, sevgiliyi elde tutmanın 10 yolu. Ya bırak yaa.

Şimdi ise insanların (daha doğrusu kadınların) bu tür dergileri neden sevdiğini anladım. Hayal güçlerini mıncıklıyor çünkü. Bir deri cekete 5 milyar, sadece 5 tane üretilmiş Ermenegildo Zegna kol saatine 57 milyar veremeyeceklerini, Manolo Blahnik pabuçlarına sahip olamayacaklarını; evlerini Maison Française dergisindeki gibi dekore edemeyeceklerini biliyorlar. Kassan da olmaz, zira o dergideki mutfaklar benim eski evin yüzölçümü kadar. Bunun hayali güzel geliyor onlara. Sonra "Gözün çıkmasın Naci, ben de böyle mutfak istiyorum!" diye kocalarına çemkiriyorlar mıdır acaba? Cık cık...

Bense bakıp bakıp geçiyorum "Enee ne güzelmiş, vuu pek seksi" diye, o kadar. Robb Report dergisi ise hepten uçmuş, ultra lüks bok püsürle dolu içi. Swarowski taşlı klozet kapakları filan. Yav, mok aynı mok! Galiba 57 milyarlık kol saati de orada vardı. Bu dergilere para verdiğim de yok yani, ofise geliyor; herkes şöyle bir karıştırıp atıyor bir kenara. Michelin yıldızlı restoranlarla çok da ilgilendiğim söylenemez yani.

Sabah, elbirliğiyle hazırladığımız kahvaltı sofrasına yumulduktan sonra gazete ve dergilere daldım polar battaniye altında.

Peynirin her türlüsünün hastasıyız zaten, bir de buna Sevgi Teyze'nin turunç reçeli, annenin çilek reçeli, Zeynep annenin acukasıyla erik marmeladı eklenince, yeme de izle... Her gün böyle kahvaltı etmek istiyorum ben.

Enerji Bakanı, "Mesai 6-7 gibi başlasın, cumartesi de çalışılsın" demiş ya... Ya ben, neyse... Halt etmiş! Cumartesi çalışılmaz! Millet sabah 6-7'de işte olmak için 4'te kalksın, enerji sarfiyatı olmasın diye kafasındaki "nur"la aydınlansın. Başka? Çocukları 5'te bırakacakları kreş de açılsın o vakit. Hı?

Amaann, zırva! Dışarıda yağmur, fırtına... Oğlanların umurunda mı dünya?

Yoda, the utangaç kedi
Obi the Nadya Komanaçi
Yirim sizi!

David Rocco, bugünkü programında Floransa'da. Hayallerimin şehri! Buranın çikolatasıyla meşhur olduğunu bilmiyordum. Bir taşla iki kuş denilen cinsten. Çikolatalı bir mönü hazırlıyor DR.

Sarımsak, kırmızı biber, rendelenmiş ekmek kabuğundan oluşan sosta hamsili ve çikolatalı makarna pişiriyor! Çikolatanın bitter olması mühimmiş. En az %70'i kakao olmalı diyor David abi. Ekmek kabuğu ise çikolatanın tencerenin dibine yapışmasını engelliyormuş. Mmm...

Şöyle bir şey oluyormuş pişince:


Sonrasında kırmızı ve de yeşil biberli çikolataları tattı, çikolatalı karides pişirdi, çikolatalı bir kokteyl hazırladı. Ardından da Mediciler zamanından beri yapılan çikolata masajını denediler karı-koca!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder