1 Ekim 2011 Cumartesi

Ikea'lı cumartesi

Yer yer bulutlu ama güneşli cumartesi. Ikea ile başlayan bir hafta sonu daha. Ev döşemeye, nikah molasından sonra kaldığımız yerden devam... "Önce yemek masası mı yoksa kanepe mi?" sorunsalımızda kanepe galip geldi. Yemek misafirlerinden önce kahve konuklarını düşünmek lazım, di mi? Önce bi oturalım rahat rahat. Bir kısmını paketledik geldik, kalanı eve getirecek nakliyecilere emanet. 

(Yoda arkadan iki patisiyle boynuma sarıldı, ne yazacağımı şaşırdım. El ense çeken kedi.)

Yoda yakın temasta

 Sarılırım bile, şaşarsın
Yakalandık
Ne diyordum, hah. Sandalyeleri, karar verdiğimiz yemek masasından fazla tutunca, yemek masasını erteledik. Çok pahalı yav sandalye! Ayıptır, 1 sandalye 150 TL olur mu? Olmaz! Ikea kalabalığında yoruluyor bir de insan. Gribal baş ağrısı da tutunca, kuytu bir yatak odasındaki yatakta azıcık kestirdim bile. Birkaç çocuk tuhaf tuhaf baktı, o kadar. Başka yadırgayan olmadı. 

Dredg konseri için birazcık enerjiye ihtiyacım var. James? Bilemediiiiim. İstanbul'dakiler de bu kadar etkinlik arasında kararsız kalıyor ama. Para basmadıklarından kelli, mağdurlar. (Bkz. İstanbullu şımarıklığı)

O değil de, Behzat Ç. noldu? Sezon sonunda "Oha" nidalarıyla kalakalmıştık. Dizinin gerisi nerde? Filmini de merak ediyor sayılırım ama donyağı suratlı manken abla, ezelden hevesimi söndürdü.

2 yorum:

  1. evlenmeden dedim di mi sana sandalye dünyanın en pahalı şeyi diye, ne yuvalar yıkılmıştır sandalye yüzünden :) 2. el baksanız mesela?

    YanıtlaSil
  2. dedin dedin, ikea'da çınlattım zaten kulağını :) yuva yıkacak bir durum yok neyse ki de, o masaya uygun bi tek sandalye de o ka pahalı olmaz ki! 2. el? bilemedim, beye bi sorayım...

    YanıtlaSil