12 Ekim 2011 Çarşamba

İtinayla yapıştırınız... Lafı

Ofis salaklarını püskürtmek üzere iki yöntem geliştirdim yıllar içinde. Canımı sıktıklarında, o an münasip geleni uyguluyorum. İlki, yok saymak. Hiiiç sallamamak… Ki bazen kabaran öfkem, buna izin vermiyor. Sakinsem, hakkaten sallamıyorsam o an, çok eğleniyorum ama. Dadından yinmiyor. İkincisi, direkt karşı saldırıya geçip onların yöntemleriyle saldırmak; asla alttan almamak. Yani “Aylak böyle yapmaz nasılsa, şöyle davranacak kesin” denirken, ters köşeye yatırmak. Size bir laf mı ediyor, aynısıyla karşılık verin; farklı bir şey beklediği için bir süre araba farına tutulmuş sıçan gibi oluyor şapşal. Pek eğlenceli. Aslında bu daha agresif bir yöntem. Genelde bunu uyguluyorum bu aralar. Çünkü artık sabrım taştı bazı konularda. Ya herro ya merro hesabı.  Bugün ortalığı kana bulamamak için sakin bir arkadaşımdan tavsiye aldım misal, faydası oldu. O beni frenledi. Ne demişler, intikam soğuk yenen bir yemektir.       
Beni en çok, karşısındakini salak yerine koyan kuşbeyinliler, arkadan gizli kapaklı iş çeviren ikiyüzlüler ve de yalakalar sinirlendiriyor. Yani işine gelen şekilde işini, kapalı kapılar arkasında fısır fısır halledip, mevzu herkesin içinde açıldığında hiçbir şeyden haberi yokmuş gibi davrananlar. A-a! Öyle şirinler ki… Öyle şeker... Herkesin içinde bir güler yüz, bir tebessüm, ama alttan alta laf sokma çabaları… Bunlara “diplomatik ve stratejik” deniyormuş efenim bazılarınca. Geçiniz bunları. Efendi olunuz. O ka… Tek derdim işimi yapıp sonra da evime gitmek, çirkefinize bulaşmak mecburiyetinde değilim. Ama keriz de değilim, takdir edersiniz ki...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder