5 Şubat 2012 Pazar

Sanatsal pazar

Normalde bünyeyi miskinliğe verip yaydığımız pazar gününde, bu sefer sanat sepet hadiselerine girelim dedik. Dali sergisi ilk hedefimizdi. Kadıköy'den vapura bindik, hava dışarıda oturulacak kadar nefis idi.

Otel yapılacağı bas bas bağrılan Haydarpaşa Garı
Klasik vapur-martı karesi

Fındıklı Parkı'nda çay
Güneş banyosu iyidir
derken Kabataş, Fındıklı sahilinden yürüyerek vardık Tophane-i Amire'ye. Deli bir kalabalık. Pikniğe gelir gibi çoluk çombalak gelmiş millet Dali sergisine.  Önce merdivelerden yukarıya çıkıp kuyruğun sonunu bul, sonra aşağıya doğru döne döne inip bilet gişesinden bilet alıp sergiye çıkmak için tekrar yukarı tırman. Ters milletiz vesselam.


"Dali'nin sanatı hayvan gibiieaa, ehehe" geyiklerine neden olan tabelalar hemen yukarıdadır efenim. (Hayvan sergisi kapalıymış, göremedik) Sergi, ağırlıklı olarak Dali'nin, Dante'nin İlahi Komedya'sı için yaptığı çizimlerden oluşuyor. Cennet, Cehennem, Araf'ı anlatan, Dali'nin 100 suluboya eserinden mürekkep. Bunun dışında Gala ile Akşam Yemeği ve Sürrealizm de sergideki diğer bölümler. 

Ancak genel olarak acayip kalabalık, ortalıkta çığlık çığlığa koşuşturan çocuklar, her tablonun ve yanındaki açıklamasının tek tek fotoğrafını çekip tablolar önünde kuyruk olan Japon ruhlu tipler sergiden soğuttu. Bir an önce dışarı kaçmak istedim. Başarısız bir sergi yerleştirmesi ve saygısız bir ziyaretçi güruhu... Kesinlikle Sabancı'daki sergi daha başarılıydı. Hem içerik hem de ziyaretçi kalitesi bakımından.

Eserlerden duvara aktarılmış bir kopya. Önünde kimse poz vermezken bir kare çektim
Hayal kırıklığıyla çıktık sergiden. Karaköy'deki Salt'a yollandık. Yolda dalgıç malzemesi satan dükkanlardan birinin güneş vuran vitrine yerleşmiş bir sarman gördük. Isınıyordu çocuk.
























Salt İstanbul'daki "Geçmişe Hücum, Osmanlı İmparatorluğu'nda Arkeolojinin Öyküsü" sergisine girdik. Dali sergisindeki tipler, o saçma güruh buraya ilgi göstermemiş; oh be deyip rahat rahat gezdik. Aşağıdaki kare Fermina Daza'ya gelsin, internet değil el emeği :)

Mayıs 1883
Salt İstanbul sakin, ferah ve aydınlık bir sanat merkezi. Beğendik. Ardından Tünel ve iğne atsan yere düşmez haldeki İstiklal'de İnci'ye ulaşma. İçerisi, şimdiye dek görmediğim kadar kalabalık. Kıymetbilmez millet, kapanacağını öğrenince birbirini ezerek de olsa son bir profiterol yemeye gelmiş. Kapının önünde bile elinde tabakla profiterol yiyenler vardı. Sonra da, yakında burayı da ellerinden alacak kafanın ürünü o heyula gibi alışveriş merkezini gezmeye gitmişlerdir kesin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder