20 Şubat 2012 Pazartesi

Shafak Translate

Elif Şafak'la ilgili duygularım da karışık. Yani bir türlü sevemedim bu zorlama, "Ah ben, ah yaratım sancılarım" hallerini, kendini yüceltmeleri... Evet, yazmak ve yazdıklarını bastırmak iddialı bir meydan okuma, bir şişkin ego hali ama fazlası da hoş değil. Doğum mu yaptın, hemen bir annelik depresyonu patlat vs vs. 

Pazarlama stratejisi üzerine fazla düşünen ve mütevazılıktan uzak haller, bazı yazarların samimiyetsizliği; beni kendilerinden soğutuyor. Yani çok satması için adını "Aşk" koyduğunuz bir kitabı pembe basmak, kapağına kalp koymak, sonra erkekler pembe okuyamıyormuş diye ek baskıyı gri kapaklı yapmak filan... Ya da son romanının kapağına, erkek kıyafeti içindeki kendi fotoğrafını koymak...Tuhaf değil mi? Tuhaf. Gerekli mi? Değil. Edebiyatın önüne geçiyor mu tüm bunlar? Bence geçiyor.

Yemeğin lezzetine güvenilmediğinde, ele geçen sosun/baharatın içine boca edilmesi gibi bir örtme hali sanki. Ahmet Hamdi Tanpınar ya da Sevgi Soysal böyle şeylere gerek duymuş mu? Hayır. Ama olsun, show must go on. 

Ah, evet herkes kendisini çok seviyor, kitapları yok satıyor biliyorum. Allah bilir ben de bunları kıskançlıktan yazıyorumdur, evet evet... Sen, elinde utandığın için kapağını kapladığın "Aşk" kitabını tutan, görüyorum seni de.

Eskiden Boğaziçili olmak, anne-baba ayrılınca güçlü ve de akademisyen anneyle büyüme halleri; daha feminist, kendi ayakları üzerinde duran, özgür ruhlu bir kadın imajı çiziyordu. Ama Eyüp Can'la evlilliklerinden sonra başka bir hale büründü sanki Elif Şafak. Muhafazakar vaziyetlere giriş yaparken, gizemli duruşu koruma hali devam ediyor.  Güzel yazar etiketi ise daimi. Kocasıyla ve çocuklarıyla olan mükemmel ilişkisi, ah! Kocasından da zerre haz etmem, bence kendisi Radikal'in başına geçebilecek en son kişi(ydi). 

Ne diyorduk? Hah, bir de her yeni kitap zamanı Ayşe Kulin misali Ayşe Arman'a röportaj vermek de bir Elif Şafak klasiği, olmazsa olmazı. PR'ın top noktası ne de olsa AA. Popülerliğin olmazsa olmazı.  Kendisinin Seda Sayan'ın programına konuk olduğunu duydum, işte bu bombaymış. Kitaplarından bazı bölümleri bir araya getiren "Kağıt Helva" ise bende yeme isteği uyandırdı, okuma değil.

Arizona Üniversitesi'nde ders veren Şafak'ın, İngilizce yazdığı romanı da tartışma konusu olmuştu. İngilizce yazarak da kendini ifade edebildiğini düşünüyordu. Hatta İngilizce rüya görünc "Bu iş tamam" demişti. Ah edebiyat; tartışmasız, kuru kuru hiç çekilmiyorsun!

Şöyle bir beyanatı olmuş misal (bu siteye ve röportaja da sesli güldüm, o ayrı)

***
Yeni kitabınızı İngilizce yazmanızın sebepleri içerisinde, yurtdışında da Türkiye’deki kadar tanınmak istemek var mıdır acaba?

Yeni kitabımı İngilizce yazmamın birincil sebebi, hikayenin kafamda, zihnimde ve kimyamda İngilizce şekillenmiş olması. Ne zaman ki İngilizce rüya görmeye başladım, İngilizce yazmaya başladım. Tıpkı çocukluğumda İspanya’da yaşarken İspanyolca yazdığım gibi. Dil içinizde yaşıyorsa, o dilde yazabilirsiniz. Yoksa, “Hadi şimdi de İngilizce yazayım” diye yazamazsınız. 

***

Bir internet sitesi de çiftdillilik konusunda iddialı olan yazarın Twitter İngilizcesini mercek altına almış. Şafak'In çevirisini değerlendirip notlar vermiş. Bu arada çeviri dersi veren bir arkadaşım, kendisinin İngilizcesi konusunda pek de hoş olmayan şeyler söyledi; neyse o konuya girmeyip siteyi anlatmakla yetineyim. Otur, sıfır!

Buyrun site. Ve örnek bir bölüm.





- Cümle “who says” ile başladığı için soru işareti ile bitmeliydi. 
- “Together together”, “şappi şappi” gibi bir kullanım olması itibariyle komik, ki zaten “beraber, hep beraber” öbeğinin çevirisinde “altogether” bir kere kullanılmalıydı.
Not: B+ (Sesli güldüğüm için iltimas geçtim.)
- Cümle “who says” ile başladığı için soru işareti ile bitmeliydi.
- “Together together”, “şappi şappi” gibi bir kullanım olması itibariyle komik, ki zaten “beraber, hep beraber” öbeğinin çevirisinde “altogether” bir kere kullanılmalıydı.
Not: B+ (Sesli güldüğüm için iltimas geçtim.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder