28 Kasım 2013 Perşembe

Bir daha asla

Cumartesi günü dişçi randevum için karşı tarafa geçmemiz gerekti. Hava da güzeldi. Istıraplı saatler bittikten sonra ağzım sola kaya kaya, ne zamandır görmek istediğim "Bir Daha Asla!: Geçmişle Yüzleşme ve Özür" sergisine gittik. Gerçi sergiye gidince, ağzım burnum daha beter kaydı ağlamaktan. 

Kabataş'tan Tophane'ye yürüyerek gittik. Çok güzel minik kafeler, galeriler açılmış. Mahalleli ile entelektüel tayfa kaynaşmış. Bir sürü yabancı öğrenci, akademisyen dolaşıyordu etrafta. Sergi öncesinde kahve-tatlı için küçük bir kafede otururken, hemen arkamızdaki koltukta uyanıp gerine gerine karşıdaki berbere giren, yaşlı berber amcayla ve dükkandaki havlularla oynayan kediyi izledim dakikalarca. Bakakaldım, fotoğrafını bile çekmedim. Bütün gün orda oturabilirmişim gibi geldi.

Yollarda keyif yapan kedileri durup izledim arada.


Sergi, iki kata yayılmış. Videolar, yazılar, fotoğraflar ve bazı basılı malzemelerden oluşuyor. Duvardaki yazıları okurken, yanınızda açık ekrandan Bosna'da oğlu ve kocasını kaybetmiş acılı bir kadının sözlerini dinleyebiliyorsunuz. Aynı anda yan tarafta slaytlarla zulme uğramış başka insanların siyah beyaz görüntüleri yansıyor duvara.

Serginin kataloğu kalmamış ancak makaleleri de içeren kitap İletişim Yayınları'ndan çıkmış, bizim gibi siz de onu alabilirsiniz. Sergi ise 15 Aralık'a kadar açık.


Alttaki de, günümüze kadar dilenmiş olan resmi özürlerin kapsamlı bir haritası. Altta yıllar, sağda ülke isimleri var. Duvara yansıtıldığından, pek net bir fotoğraf olmadı ama özür dileyen ülkeler arasında ne yazık ki Türkiye'nin adı yok. 


Bulgaristan'da Türklere, Cezayir'de Fransızlarca Cezayirlilere, Srebrenitsa'da Bosnalı müslümanlara, Kuzey İrlanda'da İrlandalılara, Amerika'da Japonlara, Almanya ve Polonya'da Yahudilere yapılanlar... Belene Kampı, Kanlı Pazar, Holokost... 


Sergi, dehşet veren insanlık suçlarıyla dolu. Boğazınız düğümleniyor. Bir sürü ülkeye ne çok acı ve dehşet sığmış. Srebrenitsa kısmında ben dağıldım, videolar da çok fenaydı. Ama yine de özür dileme erdemini göstermiş birçok ülke. Bulgaristan, Belene Kampı'nda işkence ettiği, asimile ettiği Türkler için daha çok yakın bir zamanda, 2012'de resmi olarak özür dilemiş.

Sırbistan Parlamentosu, 2010'da Bosnalı müslümanlardan resmi olarak özür dilemiş. Britanya ise Kuzey İrlanda'dan Kanlı Pazar için 2010'da özür dilemiş. David Cameron'ın konuşması, halk arasında coşkuyla karşılanan bir hareket olmuş haliyle.

 



4 yorum:

  1. "cinayeti öğrendiler... onlara öylesine heyecan veriyordu ki bu, spor olsun diye birbirlerini öldürmeye başladılar ve savaşı buldular; en büyük adım buydu onlar için..."
    bernard shaw

    Bu arada kedilere bayıldım:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Shaw, çok doğru demiş. Sergiyi gezerken kalbi sıkışıyor insanın. Şili, Cezayir, Almanya, İrlanda, Amerika, Avstralya... hepsinin yaptıkları ama sonra özür diledikleri şey, mezalim.

      Kediler? Önce uzaktakileri gördüm, biraz yaklaşınca en önde uyuyan tekir kafayı kaldırıverdi "Ne baktın cicim?" der gibi, çok komikti. Mıncırmak istedim ama ilişmedim.

      Bu arada nick'ine bayıldım :)

      Sil
  2. Türkiye'de daha biz ikili ilişkilerimizde özür dilemeyi öğrenemedik, devletler ırklar bazında ohoooo.. "Özür dilemiyorum" diye bir kampanya bile vardı geçen senelerde, sen daha iyi hatırlarsın, görsel bir alanda uzmanlaştığın için.
    Bu arada bu özür dilemeyen adamların en büyük lafı da "yapıp yapıp özür diliyorlar, ne işe yarar" olur hep, nası bir mantıksal ilişkiyse bu artık..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Genel olarak özür dilemeyi de, özrü kabul etmeyi de becerebilen bir toplum değiliz; haklısın. Özür dilememekle ya da özrü kabul etmemekle böbürlenmenin, acz ifadesi olduğunun farkında değil birçok insan. Ama devletlerin insanlar gibi "Hııh, bana ne!" deme lüksü yok, olmamalı. Çünkü bir tek özrün açabileceği vicdan kapısı çok; yaralara merhem olmanın ilk adımı, karşındakini insan yerine koymanın ilk basamağı.

      Yapıp yapıp özür dilemek ayrı, yaptığı hatayı kabul etmeyip özür dilememek ayrı bir şey ve dediğin gibi aralarında mantıksal bir ilişki kurmak mümkün değil. Birçok ülke becermiş, biz de o medeniyet seviyesine ulaşırız belki bir gün.

      Sil