buyur burdan yak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
buyur burdan yak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5 Temmuz 2013 Cuma

Yaşarken yazılan tarih

NTV Tarih, sevdiğimiz, evimize giren bir dergiydi. İçeriğini merak eder, okuduklarımdan keyif alır, değişik şeyler öğrenirdim. Bu şekilde (Gezi Parkı direnişiyle ilgili içeriği nedeniyle Doğuş Grubu’nun Temmuz sayısını yayımlamaması ve dergiyi kapatma kararı alması) yayın hayatına son verilmesi, zaten utanç içinde olan Türk basını için gerçekten büyük kayıp. Bu kadar tahammülsüzlük, korku ve kraldan fazla kralcılık, fena bir şey. Siyasetin her şeye bu kadar sirayet etmesi de öyle. Otokontrolse de eğer, durum daha da vahim.

Ama internetin en güzel yanı da şu, bir şeyin basımını durdurabilirsiniz ama yayınlanmasını engelleyemezsiniz. İsteniyorsa yayılır. İnsanlar sevdikleri şeylere sahip çıkar. Onca kişinin emek verdiği, matbaa aşamasına gelmiş bir dergiye bunu yapmak... yazık, ayıp. Sevindim o yüzden bu haberi okuduğuma. Yazılı basın uzun süredir can çekişiyor ama artık akıllı telefonlardan, tabletlerden, bilgisayarlardan gazete-dergi okunabiliyorken; insanları bunlarla korkutmak pek mümkün değil.

Eskiden gazetede çalışmak çok güzel bir şey gibi gelirdi kulağa, benim gibi iletişim mezunlarının hayaliydi. Bir süre gazetede, dergide çalışarak yaptığım bu meslek, bana eskisi kadar şahane gelmiyor artık ve bu benim suçum da sayılmaz. Çünkü istediğiniz yayın organında çalışsanız bile istediğiniz şeyi yazamıyorsunuz. Annemin 90'lık halası hala soruyor köşe yazılarımı ne zaman okuyacağını ama, bu artık biraz da kadıncağızın hafızasının gidip gelmesi yüzünden...

Gezi Parkı'ndaki sanatçılar bildiri okurken şuna değinmişti: "Burada bir sürü basın mensubu günlerdir çalıştı, sabahtan akşama kadar yanımızdaydı ama çektikleri, yazdıkları yayınlanmadı." diye. Bu durumda suçlu, oradaki basın emekçisi insan değil; o kocca medya karteli. Böyle bir ortamda basından, hele ki özgür olanından nasıl söz edilebilir? Bir zamanlar reklam yazarı olarak çalıştığım ajansın patronunu hatırlattı. Adam beyaz eşya mağazası açmak yerine reklam ajansı açmıştı. (Bize"Siz okudunuz da n'oldu, patron benim ha ha!" da demiş bi insandır kendisi) Fabrika açacağına gazete almak... Ne farkı var? Ticaret.

Uzun lafın kısası, takip etmek isterseniz NTV Tarih artık Yaşarken Yazılan Tarih olarak Facebook'ta ve kendi sitesinde. Aşağıda ilüstrasyonlardan birkaçını (Taha Alkan'ın işleri fevkaledenin fevkinde), yayımlanmayan son sayının kapağını ve editör yazısını bulabilirsiniz.




23 Kasım 2010 Salı

Yaş almak

İnsanlar yaşlanınca neye benzeyeceklerini merak eder, bense o zaman geldiğinde yanımda kimler olacağını... Şimdiden, bugünden kimler kalacak acaba sütlaca döndüğümde de yanımda? Eskiden bu soru için sayacağım liste hayli başkaydı ama, onun farkındayım... İnsanlar dönüşür, değişir, eskir, eksilir. Beşer şaşar...

Deep Purple'dan gelsin bir ara tam da buraya: Perfect strangers...

10 Kasım 2010 Çarşamba

"Dağılın!" denesiceler

Bazı olaylara/insanlara katlanabilmek için birçok şeye kulak tıkamak, onları yok sayarak görmezden/bilmezden gelmek gerekiyor. Zira çoğunun ayarı kaçmış, okkalanıp pohpohlanmaları ayrı bir iş kolu olmuş. Ama benim derdim değil. İtinayla çıkarıyorum hayatımdan, çekiyorum gözümün önünden. Az ama öz...

Gereksiz insanların kaprislerine, önyargılara, kadir kıymet bilmeyenlere, her daim (!) meşgullere, gönül bulandıran mıymıntılara, kötü niyetlilere, mutluysanız eğer buna pençe atmak için uğraşanlara, sizi değersiz hissettiren kıymetsizlere, fesatlara katlanmanın başka bir yolu yok zira. Kıymıkların ayıklanması elzem.

Zerre umrumda değilsiniz, ammavelakin çevremde olmanız sizin talihsizliğiniz olacak bundan sonra...

20 Eylül 2010 Pazartesi

Dinler birleştirir mi ayırır mı?

Bu arada, afişteki espri, "My Name Is Earl"ün bir bölümünde vardı. Ekmek üzerinde İsa, hem de ütüyle. Hatta o bölümde Roseanne Barr melek rahibeye dönüşen komşu rolündeydi. Kim kimden fikir çaldı bakim?

http://2009.ifistanbul.com/filmler/religulous.aspx

Politik komedyen (nasıl bir tanımsa bu artık) Bill Maher, geçen sene  !fistanbul'da gösterilen 'Religuolus'ta "Dinler neden var?"ı sorgulamış. Bir nevi dine saran Michael Moore tavrıyla. Eğlenceli müzikler ve komik bir kurguyla...

Soruyor, dalgasını geçiyor, cevaplar arıyor. Ailesinin, Yahudi annesi dışında Katolik olması da kafasını karıştırmış belli. Ve dürtmeye, kanırtmaya başlamış. Bakire Meryem nasıl doğuruyor? İsa doğduktan 30 yaşına gelirkenki bölümde ne yaptı? Eşcinsellik neden Hristiyanlarca hastalık gibi görülüyor? E marihuanacılar için de ayrı kilise olabilir mi? (Kamyoncuların kilisesi var misal.) Bir insan bir kitap yazdı diye ölüm tehdidi almayı hak eder mi? E hoşgörü nerde? Dinler birleştirir mi ayırır mı? Tanrı tekse neden bu kadar din var ve neden "Benimkine inanmayan benden değildir?" anlayışı hakim? vs vs...



Zekanın kırıntısından dahi nasibini almamış adamlar karşısında kendine güveni geliyor. Çok güldüğüm bir film/belgesel, daha doğrusu seyirlikti. Çok güldüm. neye mi? İnsanların sorgulamadan inanmasına, kendi dininden olmayanı kabullenememesine... Nedeni sorulduğunda mantıklı bir cevap verememesine... Hele eskiden gay olup eskiden lezbiyen olan bir kadınla evlenip de eşcinsel düşmanı kesilen adama koptum.



Şarlatanlar, dini cebini doldurmak için insanlara karşı kullananlar, parayı vuran sürüngen sömürgenler, "Ben Mesih'im" diye insanları kandıranlar... 3 dine inananlara da bunları soruyor. Neye, neden inandıklarını... Kendine ve inancına güvenenleri sıkıştırdığı bölümler, din tacirlerinin maskelerini kulaklarına tıkaması açısından başarılı. İzlenmesi gereken bir çalışma bence. Güldürürken düşündürüyor. Evet. Valla.