Denizde-bahçede bol bol gezindi, bütün gün cıbıl ayak çimenlerde dolaştı, yere eğilip karıncalarla hasbıhal etti, bir sürü ağacın yaprağını/dalındaki kelebeği inceledi, çakıltaşı-kozalak-deniz yıldızı topladı, bahçedeki biberleri suladı, kitap okudu, suluboyayla taşları-çimenleri boyadı, parkta oynadı, dondurma yedi, canavar maskesine dönüştürdüğümüz mukavva kutuyla eğlendi, bizimle saklambaç oynadı, çimenlere yatıp yıldızları izledi, "Ay ay başım döndü" deyip dönerek elindeki sinek kovucularla dans etti. O eğlendi, ben de onun eğlenmesiyle eğlendim. Bir ara karpuza sarılıp yanındaki arkadaşlarıyla (kavunlar) denize gelmesini söylüyordu :)
Tatil iyi de, dönüşü gibi hayallerin tuzla buz oluşu da fena. İstanbul sıcak, kalabalık ve çirkin göründü gözüme. Bavulları boşaltmaya fırsat kalmadan sızdım, sabah da metrobüse binip işe gelirken camdaki aksimden kendim korktum. Öyle bir suratsızlık. Bir önceki akşam arkadaşların yaptığı ev rakısı yanında deniz fasulyesi kemiriyordum ama! Şimdi ise işe gitmek istemiyorum ve metrobüste kimseye değmemeye çalışarak ofise ulaşmaya çalışıyorum. Daha da tatilden pazar dönmem. Hiç olmazsa bir gün, evde uyum çalışması şart. Sevimsizsin İstanbul.