10 Temmuz 2010 Cumartesi

Ohne dich...



ich werde in die tannen gehen,
dahin wo ich sie zuletzt gesehen,
doch der abend werft ein tuch auf's land,
und auf die wege hinterm waldesrand,
und der wald ersteht so schwarz und leer,
weh mir oh weh,
und die vögel singen nicht mehr

ohne dich kann ich nicht sein,
ohne dich,
mit dir bin ich auch allein,
ohne dich,
ohne dich zähl' ich die stunden,
ohne dich,
mit dir stehen die sekunden,
lohnen nicht

auf den ästen in den gräben,
ist es nun still und ohne leben,
und das atmen fällt mich ach so schwer,
weh mir oh weh,
und die vögel singen nicht mehr

ohne dich kann ich nicht sein,
ohne dich,
mit dir bin ich auch allein,
ohne dich,
ohne dich zähl' ich die stunden,
ohne dich,
mit dir stehen die sekunden,
lohnen nicht, ohne dich

und das atmen fällt mich ach so schwer,
weh oh weh,
und die vögel singen nicht mehr

ohne dich kann ich nicht sein,
ohne dich,
mit dir bin ich auch allein,
ohne dich,
ohne dich zähl' ich die stunden,
ohne dich,
mit dir stehen die sekunden,
lohnen nicht, ohne dich

ohne dich!
ohne dich!
ohne dich!

A tout le monde



don't remember where i was
i realised life was a game
the more seriously i took things
the harder the rules became
i had no idea what i'd cost
my life passed before my eyes
i found how little i accomplished
all my plans denied.

so as you read these know my friends
i'd love to stay with you all
please smile when you think of me
my body's gone that's all.

a tout le monde
a tout les amis
je vous aime
je dois partir

these are the last words
i'll ever speak
and they'll set me free.

if my heart was still alive
i know it would surely break
and my memories left with you
there's nothing more to say.

moving on is a simple thing
what it leaves behind is hard
you know the sleeping feel no pain
and the living are scared

9 Temmuz 2010 Cuma

Marmara cacık olur diyorum

Böyle moral bozukken her şey üst üste çöreklenir ya... Düşünüp duruyorum. Bir sürü arkadaşımla görüşemiyorum, günler haftalar nasıl geçiyor anlamıyorum, sanki hayatımı bomboş geçiriyorum.  Bir halt ettiğim yok, pause tuşuna bastım sanki. 

Gez, toz, seyahat et, yaz, çiz... Bir şeyler yap! Hepsini bıraktın. Bir anda. 

Arkadaşlarımın çoğu evlendi, kalanı da evlilik muhabbeti yapıyor ya da bunu düşündüğü biriyle beraber. Ve benim henüz biriyle evlilik düşünmüyor oluşuma, daha doğrusu hayatımda birinin olmamasına şaşırdıklarını hissediyorum. Ne lan bu, evlenmiyorum, var mı? Teyzeler gibi "Evladım yaşın geldi, yok mu biri?" demeseler de durum belli... Ben buna şaşırmıyorum sanırım artık. Evlilik bana çok uzak. Hah, sanki aşk yakın, düdük! Napıyorsun sen be, ömrün geçiyor... Evlilik amaç değil araç, ahaha! Ne için? Çocuk için tabii ki.


Sadece düşünmek istemiyorum. Emin değilim. Aşk-meşk işlerinde hiç beklenti içine girmiyorum artık. Çaba ise hiç göstermiyorum. Ne ka beklenti, o ka hayal kırıklığı... Değil mi esteban? Hah, uzatıver şurdan şarabı.

Bir şey de iyi gidemez mi acaba? Şaşırtıp mutlu edemez mi? Emin olmadığım şeyler var, bulanık, bölük pörçük... Sevindiren, ama endişelendiren. Uzakta şu an ve yakınıma gelince düşüneyim en iyisi. Hatta uyuyayım ben. Uyumak iyi gelir. 

Böyle gözlerim filan doldu bugün ofiste, bir tuhaf oldum. Çok sıkıldım, bunaldım. Hava da baydı. Hakkaten ışınlanmak, güzel ve sessiz bir yerlerde olmak istedim. Macahel? Olabilir. Kendimi "gereksiz" hissettim. Böyle yorgun, bitik, umutsuz. Umursamayan, umursanmayan. Doğru sözcük "gereksiz" mi, emin değilim. Yenisini bulmaya da üşendim. Neyse, adios. O CD'den gelsin: "Life will go on"... (Bir Chris Isaak şarkısının bu kadar koyacağını da hiç düşünmezdim.)

Aslında yollara düşesim var fena halde... Yolculuk iyidir.

Sanırım gecelerdir uyutmayan gıcık öksürük için boğazıma püskürttüğüm Tantum Verde fena  kafa yaptı!


Bezgin bekir-e


Yorgunum... Fiziken ve ruhen yorgun hissediyorum kendimi. Şehir üstüme geliyor sanki. Temmuz'daki kış havası ise içimi daralttı. Şu an kanepemde değil de, başka bir yerde olmak isterdim. 

Mesela çıkmışım bir yaylaya, yatmışım sırtüstü çimenlere, bulutlara bakıyorum ve "Ne ki bu?" oyunu oynuyorum. Kuzu mu, ördek mi? Pöh, kimin umurunda? Başka bir yerde olmak...


Ya da güzel bir sahil kasabasında, deniz kenarındaki hamağa uzanmışım. Bir yanda rüzgarın, bir yanda denizin sesi... Sallanırken bir yandan da yıldızları sayıyorum. Uf be Scotty, üşenme de ışınla... Sıkıldım diyorum. Bezdim diyorum be?


Hah, TV'de "50 İlk Öpücük" başladı.