28 Mart 2011 Pazartesi

14 Mart 2011 Pazartesi

Let the sunshine in



Bahar geldi; gözüm kulağım, elim kolum onda. İçim ışıdı. Hafifledim, durduk yere gülümser oldum.

Sokaklarda dolaşasım, sahilde yürüyesim, adalarda turlayasım, çimlere kırlara yayılasım, dolu dolu gülesim var. Bisiklet? Nefis!

Zor olan her şey kolaylaştı, asılan suratlar gülümsedi, koyu renkler açıldı, ağırlıklar hafifledi sanki. Umrumda değil canımı sıkan çoğu şey.

Evet, güneş enerjisiyle çalışan bir bünyeyim ben. Kabul ediyorum.

Etkisini abartıyor muyum? Belki. Olsun. Memnunum ben halimden.

Güzel şeyler olacak. Tomurcuklanıyor. Pıtır pıtır geliyor. Dilimin üstündeki patlayan şeker gibi. 

Hissediyorum :)

4 Mart 2011 Cuma

Blogistan: Yassak!

Öncelikle fermina daza, dostum; doğum günün kutlu olsun, nice mutlu yaşlara. 2 gün rötarla yazabiliyorum sana bunu. Olsun. İyi ki doğmuşsun, iyi ki dostumsun ve hayatımdasın. Hep kalasın orda. Ve gelelim sana bunu geç yazma nedenime… 

İnsanların içini döktüğü, can sıkıntısından kurtulmak, iki kelam etmek için kullandığı “günlük”erine bile erişim mahkeme kararıyla engellenir olmuş. Hey gidi. Yasaklar, Aziz Nesin kitaplarındaki hikayeleri aştı. Şaka gibi, ama gülecek hal bırakmadı. Bu kadar kolay mıdır? Tiz kapatıla! Hepisi! Sakıncalı bir insan hissiyatı uyandırıyor bünyede. Maç yayını yapanlarınkine uyarıda bulunmak bu kadar zor mudur? Topunu kapat gitsin. Peki. Bulunur illa ki bir yolu. Bulunuyor da netekim. Ama böyle yasaklı bir şey yapıyor olmanın tadı da bir başkaymış yahuu! Bir heyecan, bir gerilim, rim rim…  Beni yasaklı bilogun önünde bekle sevgilim, elimde mor bir sümbül olacak.



1 Mart 2011 Salı

Bahar gele hoş gele


Bugün 1 Mart. 
Kış ve iş içimi kıydı. Bahar gelsin. 
Cemreler düşmüşken oraya buraya, hava ısınsın; güneş parlasın, çiçekler açsın. Yakın/uzak mesafe kaçamaklar başlasın.
Budur Tabiat Ana'dan dileğim. Kışı sevmem, kış seven sevgilim de bana benzedi; artık bahar gelsin istiyor. Yetti bu gri hava, sepya görüntüler; makineye renkli film takıla. Tiz. Tez.
Bahara Övgü manifestosu yazacağım. Nazım yazmışken bir benzerini, bana düşmez. Gerçi bu sevgiliye övgü gibi olmuş ama neyse, o da bir çeşit bahar sayılmaz mı?


"Çömeldim bakıyorum toprağa                                                                     
otlara bakıyorum
böceklere bakıyorum
mavi mavi çiçek açmış onlara bakıyorum
sen bahar toprağı gibisin sevgilim
                                     sana bakıyorum
Sırtüstü uzandım görüyorum gökyüzünü
ağacın dallarını görüyorum
uçan leylekleri görüyorum
göz açık rüya görüyorum
sen bahar mevsiminin gökyüzü gibisin
                                    seni görüyorum
Gece kırda ateş yaktım ateşe dokunuyorum
suya dokunuyorum
kumaşa dokunuyorum
gümüşe dokunuyorum
sen yıldızlar altında yakılan ateş gibisin
                                 sana dokunuyorum
İnsanların içindeyim seviyorum insanları
hareketi seviyorum
düşünceyi seviyorum
kavgamı seviyorum
sen bahar içinde bir insansın sevgilim
                             seni seviyorum"