keyif etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
keyif etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Kasım 2012 Pazar

Organik ve de kedili pazar

Bugün kahvaltıdan sonra Kartal %100 Ekolojik Pazar'a gitmeye karar verdik. Ne zamandır aklımızdaydı. Hava güzelken, böyle yerlere gitmek daha keyifli. Yeri de kolaymış. Pazarda organik sebze-meyve dışında kuruyemiş, tarhana, bakliyat, ekmek, süt, peynir...ne ararsanız var. Hepsi de sertifikalı. Kağıt ambalajlara koydular, biz de bez torbalarımıza doldurduk. Benim en çok hoşuma giden mis kokulu minicik mandalina, nefis kuzu kestane ve mor havuç oldu. 

Yer elması, mandalina, mini dolmalık biber, kereviz, kestane, cevizli ekmek vs derken epeyce öte beri alıp arabaya bıraktıktan sonra sahilde çıktık. Hava güneşli, ortalık kedi cenneti... Arabadaki kedi mamalarını dağıta dağıta epeyce yol gitmişiz. 

Bir sürü yavru vardı, 6'şar 6'şar güneşleniyorlardı. Grisi, tekiri, sarmanı, veledi, şaşısı... Kimi balıkçılara halleniyor, kimi mamaları kıtırdatıyor... Evde horhor uyuyan Obi'yle Yoda duymasın ama hepinize bayıldımm! (Özellikle alttaki 6'lıya, anneniz nerdeydi bilmiyorum ama bir arada durmanız iyi bir şey, aferin!) Güzel bir hafta sonuydu. Pazartesiye hazırım sanırım.



9 Kasım 2012 Cuma

Çikolatada son nokta

Çikolatadan yapılmış elbise defilesinden sonra, bayıldığım çikolatanın bir formu daha! Belçika, dünyaca ünlü çikolatasının tanıtımı için nefis bir yol bulmuş.

Gelecek yıl, ülkenin ulusal lezzeti haline gelen çikolatayı kutlamak için çikolata tadı ve kokusunda, Willy Wonka stili posta pulları yayınlayacaklarmış. Şahane fikir!

Haberin kaynağı şurası

27 Mayıs 2012 Pazar

Pazar pazar

Hava güneşli. Güzel pazar, canım pazar. Deli gibi kahvaltı ettik. Yıllar sonra Nutella girdi eve, hep reglatör yüzünden. Höf.

Biz gazetelere bakıyoruz, oğlanlar camdan kumru kovalıyor; Vedat Milor da Dağıstan mantısı hıngal yiyor Kısıklı'da. Oh...

Günlerden 27 Mayıs, darbe belgeselleri...

Pazar şarkısı da Queen'den.


20 Ekim 2011 Perşembe

Efkar basanda...


Efkar basan günler yaşıyoruz. Gazete okuyup TV izlemek azap, ateş düştüğü yeri yakıyor.  İçimiz acıdı, canımız yandı. Çaresi ne peki? Şimdiki uygulama olmadığı kesin. Facebook’ta profil resmine siyah kurdele koymak da yetmiyor, malum.

İnternette dolanırken, takip ettiğim bir blog yazarı, aynı zamanda beyin arkadaşı Zoban’ın bir röportajına rastladım. Aklıma geldi, hem kederden hem de sevinçten içtiğimiz şey aynı: Rakı. Benim rakıyla aram nasıldır diye düşündüğümde, eh fena değil. Aslında kırmızı şarap severim ama bir meyhaneye gittiğimde de rakıya hayır demem. Arada da beyle evde balık keyfi yaptığımızda, dolaptaki ufak şişedekiyle balığı dürteriz. Tercihim genelde yeşil üzüm rakısıdır, bey gibi susuz içemem, tek bana yeter, azıcık buz; nadiren duble derim. Misal yanında da patlıcan ezme, nefis bir Ezine peyniri, deniz börülcesi, kavun ve fava olsa ne güzel olur.

Neyse, sözü Trofolo'nun yazarı Zoban’a bırakayım. 

**************
Barış Timurlenk, nam-ı diğer Zoban Raftik, Türkiye'nin önemli siber yazarlarından ve spor sevdalılarından. Sosyal medyada tanımayan ayıp etmiştir. Bilumum underground yayın ondan sorulur. Underground fenomen Disguast'ı her formatta her daim yaşatmıştır. Koyu Galatasaraylıdır.
Rakıyı ilk kaç yaşınızda tattınız? Nasıldı?
5 yaşında mahallede kuzenim ile dayımın işlettiği bir market vardı. Pazar günleri bakkal/marketler kapalı olurdu o zamanlar. Temizlik ve tasnif, sayım, mal yenieleme günüydü. Biz de ufakken o markette çalışırdık yazları. Bir pazar dayım sofra kurmuştu, ilk orada bana içirdiklerini hatırlıyorum. Ailede çocuklara ufakken tattırılır rakı bizde. Belki sonradan alkolik olmasınlar diye.
Ne sıklıkla rakı içersiniz? 
Sık için biriyim diyemem. Ama kimi zaman olur art arda da içmek ya da sofralardan kalkmak istemezsiniz, tatlı, keyifli gelir. Tamamen rastlantısal. İçmeyi planlamayı sevmem. Doğaçlama “hadi oturalım”ı daha çok tercih ederim.
Rakınızı nasıl içersiniz? 
Duble, az su ve 2 buzla. Ufakken büyüklere özenip sek içtiğim de olurdu. Sek rakı bende çocukluk ve ağrıyan dişe rakılı pamuğu çağrıştırıyor. Rakıyı sek içen biri hep dikkatimi çeker; bunun bir içme alışkanlığı, tercih mi yoksa “Rakı sek içilir” gibi beylik laflar etmek için mi yapıldığını gözlemeyi severim.
Mümkün olsa kiminle rakı içmek isterdiniz?
Metin Akpınar'ın 24 saate varan masaları ve hikayelerini hep duyarım. O merak edilesi bir masa. Belki o masada kelime bile etmeden gece boyu oturmayı isterim. Aydın Boysan ve yazar-şair arkadaşları ile haftada bir ekibin zaman zaman değiştiği bir grup da var. O da olabilir. Elbette Mustafa Kemal'in rakı sofrasını da merak ediyorsun ister istemez.  Yaşasa ve hep beraber çakır keyif bir millet olsaydık, güzel olurdu belki de.
Rakının yanında en çok sevdiğiniz meze hangisi? 
Az yağlı, orta sert bir Ezine beyaz peynirin yanında bal gibi bir kavun dilimi kâfi. Yardımcı figürler yoğurt bazlı mezeler ve otla yapılmışlar olabilir. Mevsiminde ve iyi yapılmış lakerdaya da hayır demem. Soslu levrek ya da uskumru, tuz dengesi iyi ayarlanmış çiroz da uygundur.
En sevdiğiniz rakı masası arkadaşınızı söyler misiniz?
Sevdiğim güzel insan İlkay Yıldız Hanımefendi. Keyifli içecek yer aramak, yeni yerler keşfetmek en büyük telaşlarımızdan. Kendisi şarapseverdir ama rakıya da kapalı değil. Ufak yaşta tadım testine tutulmamasına bağlıyorum bunu  Adlarını anmadan geçemeyeceğim “Cosmic Brothers” olmadan rakı masası düşünemem.
Rakıdan başka hangi içkileri seversiniz? 
Kırmızı şarap (Merlot) severim. Yurtdışında değişik biraları denemeyi de. En son İspanyolların Mahou'sunu  sevdim.  Arkadaş grubu ev bulusmalarında ya da yine aynı grupla gece gezip tozmalarında J W- Black Label'in ekip için önemi büyük, tek tercihimiz olur.
Meze yapar mısınız? 
Sofra kurmayı seven biri olarak meze yapmaktan büyük zevk alırım. Ardaşlar evi doldursun ve onlara tıka bas doyulacak bir sofra kurayım. Bazen sadece bunun için yaşadığımı bile düşünüyorum. Eşe dosta yedirmek, servis yapmak, sofra kurmak. Onlara bir şeyler beğendirmek.  Bir pazara ve süpermarkete gidip meze yapacak malzemeleri yüklenip eve gelip, onlardan deneysel şeyler üretip arkadaşlara sofrada satmayı seviyorum.
Rakıyı bir duyguya benzetseniz hangisi olurdu? 
Tribünlerde bir laf vardır: “Bazen sevinç bazen keder senin sevgin ömre bedel”. Rakı böyle bir şey. Hem kederi hem sevinci ifade ediyor. Hem dertliyken hem coşkuluyken içebilirsin.
Hangi ortamda rakı içmeyi tercih edersiniz? 
Masaların kalabalık olduğu, ama masada konuşulanı duyabildigin derece kalabalığın gürültüsünün olduğu herhangi bir yer. Arkadan hafif bir türk sanat müziği sesi akar, dükkan da ilerleyen saatlerde yükünü alırsa ne ala. Kendi masamda kalmam pek, sürekli gözlemlediğim için etrafı. Kalabalığı severim.
Rakı ile en sevdiğiniz şarkı hangisi?
Müzeyyen Senar'dan herhangi bir şey.
Hiç tatmamış birine rakıyı nasıl tarif edersiniz?
“İçkiler ikiye ayrılır: Rakı ve diğerleri” şeklinde.
Rakı bir insan olsa adı ne olurdu? 
Tuncel olabilirdi. Tuncel Kurtiz çokça rakı çağrıştırır. Ya da babam Mehmet Timurlenk'ten ötürü “Memet” de olabilirdi. İçmeyi ve üzerine konuşmasını pek severdi.
Rakı sofrasından neleri uzak tutmalı?
Büyükada'dan Prinkipo'nun sahibi Fıstık Ahmet ağabeyin bir tavsiyesi olmuştu bundan birkaç yıl önce. Daha önce yapılmış hataları yüze vuruyordu: “Her şey olur ama rakının yanında acılı ezme olmaz.”
Ne olacak bu memleketin hali?
Sabah 5'te kalkacağız, çok çalışacağız ve hepimiz Porsche sahibi olacağız. Arabayla çıktığımız ilk gün arabayı sürecek yollar olmadığını fark edeceğiz. “Olsun böyle iyi” diyeceğiz. Biz “Böyle iyi, bu kadar iyi, şükretmesini bilmek lazım, gittiği yere kadar” diyen bir milletiz. Karakterimiz olmuş bu. “Çalışıyorsa dokunma, bozulur” derler. Memleketin halinden herkes şikayetçi ama herkes de mutlu bir yandan. Bir gün millet olmanın yanında “toplum” da olabilirsek, iyi şeyler olacak gibi. Beklemek lazım