30 Haziran 2012 Cumartesi

Beklemek...

Ünlü Magnum fotoğrafçısı Steve McCurry'nin blogu için tıklayınız.

Bu fotoğraflardan fazlası için.

Cambodia

Crowds at the Kumbh Mela await their turn to bathe in the Ganges.  Allahabad, India

The faithful wait for healing. Lourdes, France 
Waiting for the train.  India
Dog waits for door to open. Porbandar, India


Nice pictures

Huge nanny :)

Bizde neden böyle polisler yok?
Seni kartallar getirdi yavrum :)

Öğrenciyken vapurdaki meraklı yaşlı bir teyze gazetecilik okuduğumu öğrenince sormuştu:
"Okulun bitince gazete büfesi mi açacaksın evladım?" diye.
Demiştim, "Yok teyze, ben bisikletle dağıtacağım. Amerikan usulü!" Gülümsetti bu fotoğraf.
Şurdan aparttım. Daha fazlası için kaynak orası yani.

29 Haziran 2012 Cuma

Antoine de Saint-Exupéry

Bugün, Küçük Prens'in yazarı Antoine de Saint-Exupéry'nin doğum günüymüş. Yaşasaymış, 112 yaşında olacakmış; epeyce yaşlı olacakmış yani...

Küçük Prens'ten daha önce bahsetmiştim blogda. Ortaokulda cetvel kullanmaya meraklı, şair ve de alkolik bir Türkçe öğretmeni tarafından okutulmuştu. Çok sevdiğim, hala arada okumak istediğim kitaplardandır.

Exupéry ise gerçekten gizemli bir şekilde veda etmiş hayata... Ve uçağı sadece 12 yıl önce, 2000 yılında bulunmuş.

İyi ki doğmuş, iyi ki bu kitabı yazmış... Eminim birçok çocuk için çok güzel hayal dünyaları yarattı.

Ayrıntılı bilgi için.

Bitsin artık la

Of allaaam, 1.5 saat kaldı. Yihuuuu!

Summer

Şu iki fotoğrafın içinde olmak istedim şu an. Yaz, deniz kıyısı, gün batımı... Daha n'olsun!


Şurdan aparttım.

It's Friday

Cuma... Mutluyum. Akşama da çok bir şey kalmadı hem...

27 Haziran 2012 Çarşamba

Akşam sefası

Obi pencere önünde, akşam rüzgarının tadını çıkarıyor.


Çarşamba çarşafa dolanır

Ofis uğultulu. Herkes yüksek sesle konuşuyor. Daha doğrusu birbirinin sesini bastırmak için bağırıyor. Bağıranın haklı olduğunu düşünüyorlar galiba. Bense susuyorum. Ama belli de olmaz. İçimden yüzlerine karşı bağırıyor da olabilirim. Ki bu aralar genelde bunu  yapıyorum.

Bir de herkes işleri birbirine saplamaya çalışıyor. Kucaklarındaki kor gibi hop diye başkasının kucağına atmak istiyorlar. "Benden çıksın da..." Dedim ya, sıkıcı. Pazartesiyle başlıyor hafta ve ben hemen cuma olsun istiyorum.
Neden bu kadar hırslı olduklarını merak ediyorum sonra. Buradaki unvanları ya da yaptıkları işler mi onları "düzgün" biri yapıyor? Eğer öyle sanıyorlarsa komik.

Aklıma deniz geliyor sonra. "Keşke deniz kenarında olsaydım şu an" diyorum. Anneannem düşüyor o arada aklıma. "Arayayım" diyorum. Kafam karıştı sanırım.
Sıkılıyorum sonra işte olanları düşünmekten. "Boşver" diyorum. Açıyorum müziği. İyi geliyor...

İhtiyaç

Hayatı ihtiyaçlar belirliyor bazen. Birilerinin desteğine olan ihtiyaç...


Bu sıcaklarda gölgeye duyulan ihtiyaç...

İtalyan tarzı

İtalya'daki Filicudi Adası'ndaymış bu ev. Mavi mavi, pek güzel.




Alttaki de. Filicudi, evleriyle meşhur anlaşılan...



Şurdan aparttım.

Yağmur ve dinlenesi 80'ler

Deli bir yağmurla uyandık bu sabah. Saat 9 buçuk ve hala birkaç kişi var ofiste, gelemedi millet. Ben yağmurluk-şemsiye-ipod üçlüsüyle yürümekten ziyadesiyle memnundum. Zira trafik kilit.

Bugünkü playlistim, yolda da dinlediğim 80'lerden...








26 Haziran 2012 Salı

Ofiste dinlenesi şarkılar_3

Şimdi de sıra, Kırmızı Başlıklı Kız'ın ofis şarkılarında:

Hastasıyız ablanın kızıl saçlarının...




Sonra kolları şöyle sallayaraktan Depeche Mode gelsin:






Ben burada "Acı yok Rocky" dedim daha çok kendi kendime:



Muse'u da özlemişim.



Skunk Anansie'den de Weak'i seçtim. Kafalara dikkat!

Ofiste dinlenesi şarkılar_2

Saçaklı ve Kırmızı Başlıklı Kız sağolsun, masa altında çalkalama rekorunu kıracağım bugün. Ofiste çok bunalıyorum, insanlardan çok sıkılıyorum. Burada geçen zamanımı hareketlendirmek/neşelendirmek için beni bunlara mecbur edenler utansın, uuuv!

Sırayla gidelim, Saçaklı'nınkiler:



Ofiste dinlenesi şarkılar_1

Böyle bir liste elzem oldu benim için. Ofiste dinlenecek şarkıların başına James  Brown'dan "I Feel Good"u yerleştiriyorum. Özellikle pazartesi sabahları 2-3 doz gider, olmadı loop'a alınız.

Şarkının başlamasıyla birlikte bünyede bir oynama/sallanma/çalkalama isteği hasıl oluyor. "Shake it baby" vaziyeti bir nevi...

Ben denedim, tekerlekli ofis koltuğunda çaktırmadan sallanabilir, göbeği sağa sola kıvırabilirsiniz. Kalça da az biraz oynayabilir. Omuzlar sabit durmalı ama. Malum ofisler ciddi yerlerdir. Bedenin masa üstündeki kısmı sabit, masa altında ise uu eğlence gırla.

Başka ofis şarkısı önerisi olan?

Film yıldızları ve hayvancıklar

Eski film yıldızların pek sevgili hayvancıklarla çektirdikleri şu fotoğrafları pek beğendim.



Marlon'lu olanları daha önce de paylaşmıştım sanırım.

Apartma kaynağı ve daha fazlası için.

What a wonderful world

Bugün bunları dinliyorum. İyi geliyor ofis curcunasına...



Fly me to te moon

Hastasıyız ailecek...

25 Haziran 2012 Pazartesi

Hafta sonu kampı

Hafta sonu kamp için Kırklareli Vize'deydik. Cehennem Şelaleri'nde. Serin hava, gölge kamp alanı, yemyeşil ağaçlar,  dibimizdeki dereyle şelale ve şahane bir sessizlik... Çok iyi geldi.

Bu çiçeklere bayıldım
Çadırı erkenden kurmalı
Dikiz haller
Konvoyu durduran kaplumbik
Hanımına kavuşturuldu
Gölge candır.

Kopirayt :)

Bir yaz gecesi avı

Yoda sinek avında... Hızlı hızlı bakılınca kısa film gibi görünen bu kareler bizi pek eğlendirdi çünkü çaresizliğin kısa filmiydi bir nevi. Gece boyunca yakalayamadığı sinek yüzünden söylendi durdu.

Kazım Koyuncu...

Kazım Koyuncu'nun ölüm yıldönümü bugün. 7 yıl olmuş bu güzel adam göçüp gideli... Söyledikleri ve şarkılarıyla mücadeleden, doğru bildiğini söylemekten hiç vazgeçmedi. Ama ne yazık ki o hastalık aldı götürdü onu da.

Sevdicekle sevdiğimiz şarkılardan ikisini iliştireyim şuracığa. Huzur içinde uyusun Kazım...



Erik hırsızı

Hem ağaçtan meyve toplamayı hem kediyi seven biri için nefis fotoğraf, ikisi bir arada :)


İki ayaklı benzeri dut yerken.

Mutluluk listesi

Kamp dönüşü evim canım evim, Obi ve Yoda dışında bir de Saçaklı'nın mimi bekliyormuş beni. Ay, heyecanlanıyormuş insan mimlenince :)

Mim üzerine beni mutlu eden şeyleri hemen sıralayayım o halde :)

1. Deniz ya da dere, herhangi bir su  kenarında olmak. Havası, sesi yeter. Bazen de o soğuk dereye/denize ayaklarımı sokmak. (En son bu hafta sonu dere kenarındaydım, çook mutlu oldum.) Dalgaların vurduğu yerde, ıslak kumda yürümek. Ayak izlerime bakmak... Hoşuma gider.

Kabakoz

2. Hamakta sallanmak. Piknikte, deniz kenarında nerede bir hamak görsem, üstüne uzanıp uyumak beni mutlu eder. Ağaç gölgesinde uyumayı da bir o kadar severim. Bir ara The Hammock Project diye bir procem bile vardı, yalan oldu.


Burgazada/Kalpazankaya

3. Kediler, kedili her şey (defter, kalem, çanta vs) ve kedi mıncıklamak. Sokakta, evde... her yerde. Sonra kedilerin beni mıncırması. Yoda sarılır ya da boynuma fittin fittin (kedilerin annelerinden süt çıkarmak üzere yaptıkları, büyüyünce de bırakamadıkları yoğurma/mıncırma hareketi) yapar mesela, bayılırım. Bir de kedi göbeğine yatıp uyumak beni mutlu eder... (Erkek kediler irilikten ötürü bu iş için ideal)


Obi &Yoda

4. Çakıltaşları... Yuvarlak formları, gri beyaz renkleri... Beni mutlu eder. Huzurlu gelir. Çakıltaşı toplamayı çok severim, her tatilde torbalarca taşırım.

Belcekız

5. Sevdiğim insanlara minik notlar, mektuplar yazmak. Onları bulduklarında/aldıklarında mutlu olacaklarını düşünüp mutlu olmak, zincirleme reaksiyon... (Posta kutusunda fatura dışında bir şey olması nefis bir şey.) 

6. Abimle vakit geçirmek. Küçükken beni koruyan, ne zaman ihtiyacım olsa yanımda olan birisi abim ve benim için çok değerli. Genellikle bizden uzaktaydı. Şimdi de yine Rusya'da. Onun mutlu olması, hak ettiği iyi şeyleri yaşaması beni mutlu eder. Şansının açık olmasını isterim hep. Çünkü bana göre her şeyin en iyisine layık biri o, canım.

7. Ağaçtan meyve toplamak. Ne zaman bir yerlere tatile/kampa gitsek, yol kenarında her meyve ağacına tırmanmak; hepsinden 1-2 bir şey toplamak... Duttur, eriktir, elmadır... hiç fark etmez. Taze taze, mis gibi :)

Şirince'de kısa günün ganimeti (lavanta, defne, iğde, mandalina, nar, limon)

8. İşsizken, can sıkıntımı azaltmak için açtığım bu blog sayesinde birileriyle tanışmak, bir şeyler paylaşmak çok hoşuma gidiyor... Yazdıklarını merak ediyorum, yazdıklarımla ilgilenmiş olmaları beni mutlu ediyor. İyi ki başlamışım buraya yazmaya.

9. Kalemler, kalemkutuları, minik defterler... Bir sürü defterim vardır, hediye gelenlerle birlikte yazmaya kıyamadıklarım çoktur. Her tür kırtasiye alışverişi beni mutlu eder. Çantamda mutlaka minik defter ve kalemkutusu olur. Kedili, domuzlu, martılı kalemkutularımı gören, bunlar ilkokul öğrencisinin sanır.  Utanmıyorum evet, n'apim...

10. Kaş... Sakin sessiz köşeleri ve nefis deniziyle bizim için özel bir yer. Orayı, tekrar orada olma ihtimalini düşünmek beni mutlu ediyor. Bir de sevgilimle gezmek, farklı yerler görmek beni mutlu eder. Gerçi o yanımda olduktan sonra nereye gittiğimiz hiç fark etmez.

Pansiyonumuzun balkonundan Kaş

Eveet, beni mutlu eden şeyleri yazmak bile mutlu etti sabah sabah. Ne iyi etmişsin Saçaklı, dilerim hepimiz için mutlu bir hafta olur :)

Ben de mimleyeyim ki, mim zinciri genişlesin :) Evet aylak kedi, cerenmus ve kendi pişirip eşe dosta yediren; sizi mutlu eden şeyler nedir?