30 Aralık 2011 Cuma

Mutlu yıllaaaar :)

Herkese ailesi, dostları ve sevdikleriyle birlikte geçireceği  mutlusağlıklı,  neşelieğlenceli,  bol gezili,  çok kitaplı-bol filmli,   güzel müziklişanslı; umut, aşk ve barış dolu nice yıllar!



29 Aralık 2011 Perşembe

Neresiyse öğrenelim, hemen gidelim


Burası neresi bilmiyorum, ama öğrenmek; akabinde oraya ışınlanmak istiyorum. Böyle vizesiz filan. İstiyorum yani.

Çerden çöpten sanat

Sayaka Kajita Ganz, kepçeden, taraktan, plastikten, çerden çöpten doğa ve hayvan heykelleri yapıyor. Beğendim. Daha fazlasını görmek için.


28 Aralık 2011 Çarşamba

Make a wish

Yeni yıl dileklerine kaldığım yerden devam... İlk üçü şuradaydı.



4. Sürekli ötelediğim şeylere yeni yılda başlayabilmeyi diliyorum. Spor olur, kalan kayıp pasaportu bulup seyahat planı yapmak olur... Olur da olur yani.

5. Üşenmedim bu yıl piyango bileti aldım, Nimet Abla değil ama olsun; bi güzellik olmasını diliyorum.

6. İş yerinde olabildiğince (ne kadarsa artık o) mutlu, bazı bünyelere karşı daha sabırlı olabilmeyi diliyorum. Belki sinirleri aldırmak, dudak kenarlarını kulaklara mandallamak lazımdır; bilemedim.

7. Evdeki eksikleri yavaş yavaş tamamlamaya devam etmeyi, dilediğimiz şeyleri acele etmeden yavaş yavaaaş alabilmeyi diliyorum, bir de oğlanların halılarla portmanto kapılarını rahat bırakmasını...

8. Oğlanların hep böyle mutlu, şımarık ve keyifli olmasını; dün akşamki gibi aile fotoğraflarının tam göbeğinde olmalarını diliyorum.

9. Gazete ve televizyonlardaki kan-revan hallerin, gözyaşı ve perişanlığın, oybirliğiyle  tavana vuran maaşların yanında yaşanan sefaletin azalmasını diliyorum. Hayır, sansür değil dileğim; bunların gerçekten azalması umudu...

10. Sevdiğim herkesin (aile, dostlar, sevgili...) dileklerinin gerçekleşmesini diliyorum. Seyahat etmek mi, emeklilik mi, annelik mi, güzel bir halı mı, aşık olmak mı, evlenmek mi, film çekmek mi, kitap yazmak mı, çikolata yapmak mı... Neyse artık dilekleri...

Özetle, hepsinden önemlisi beden ve ruh sağlığı, akabinde huzur diliyorum. Herkes, hepimiz için...  

Maksat, bi işe yarasın

Yılbaşı için ofiste düzenlenen hediye çekilişinde bana, pek de muhabbetim olmayan bir oğlan çıktı. Kendisinin Galatasaraylı oluşu dışında zevkleri, kişiliği vs hakkında hiçbir bilgim yok. "Ne hediye alsam yarebbim, GS logolu terlik-çorap-kravat filan çok saçma" derken, aklıma başka bir fikir geldi.

Kahve Dünyası'na sık sık uğruyoruz. Dün akşam uğradığımda, bir arkadaşımla karşılaştık. "İyilik kutusu arıyorum" dedi. Ee, ne ki o? Kahve Dünyası'nın sosyal sorumluluk projesi kapsamında da kutular hazırladığından söz etti, şirket çalışanları için topluca onlardan alacakmış. Bu kutulardan aldığınızda, tüm geliri o vakıflara gidiyormuş. Hoşuma gitti fikir.

Koruncuk (Korunmaya Muhtaç Çocuklar) Vakfı için kahve ya da fondü seçenekli Koruncuk Kutuları, Darüşşafaka için Darüşşafaka Bardakları, TEGV (Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı) için TEGV Yılbaşı Kutusu, Özel Olimpiyatlar Madlen, Türkiye Spastik Çocuklar Vakfı Kutusu var. Hepsine bayıldım.



Ben ofisteki oğlan için TEGV kutusu seçtim. İçinde 2'li Türk kahvesi fincanı, 100 gr Türk kahvesi ve cam kase içinde karışık draje varmış. Evla. Kız arkadaşıyla kahve keyfi yaparlar. Hem kahveli-fincanlı-40 yıl hatırlı ve çikolatalı-ağız tatlandırmalı bir hediye olsun, hem de bir yerlere fayda dokunsun. Galatasaray'a gideceğine para, derneğe gitsin. Fiyatları max 25 TL. Ayrıntılar bu linkte. Yılbaşında hem ağız tatlandırmak, hem yardımda bulunmak isteyenlere...

27 Aralık 2011 Salı

Oh! Hark!

Şarkının ismi akla kötü şeyler getirebilir ama, bu şarkı da sallanmayan salılar için gelsin.

Bu arada, esnerken (elleri müsait olduğu halde) ağzını kapamayanlara çok gıcık kapıyorum; böyle terliğin tersiyle ağızlarına ağızlarına vurasım geliyor.


Neopolitan Dreams

Şu müzik yarışmalarında ne cevherler var bilemem ama Australian Idol birincisi Lisa Mitchell kayda değer bence. 

Kendisi Avustralyalı ve 22 Mart 1990 doğumlu. Sitesi için buraya, myspace'i için şuraya tıklamak lazım.  2009'da Wonder adlı bir albümü çıkmış. Sesini Bat for Lashes vokalisti Natasha Khan'a benzettim biraz, tarzını beğendim. 






Defne ve çikolata

Dün akşam ofis çıkışı koştura koştura, ameliyat olan bir arkadaşımı ziyarete gittim. Sevdiği çikolatalardan bir kutu kapıp çaldım kapısını. O da ben ayağımı kırınca çiçek yerine sevdiğim çikolatalardan alıp koşmuştu hastaneye. 

Çok mutlu oldu gelişime. Zor ve uzun bir ameliyat geçirdi. Epey zayıflamıştı ama iyiydi. Özlemişim. Koşturmaca içinde birbirimizi ihmal etmişiz biraz, üzüldüm. İyileşir iyileşmez eski toplaşmalara kaldığımız yerden devam edelim, yeni gelinden başlayalım dedik. Bu arada, doğumundan beri göremediğim civciv yeğeni de oradaydı. Sarman, maviş ve de bıcırık Defne :) Çevremizde dolandı durdu, kah tırtıllı şarkı söyleyen kitabını karıştırdı, kah pembe domuzcuklu bisikletiyle gezdi... Beni güldürmek için o minicik dişlerini gösterip gözlerini kısa kısa güldü. Evin panter kedisi Tekila'yı ise kuzuya çevirmiş, pofuduk olmuş hayvan; gıkı çıkmıyordu.  Defne çikolataya, ben Defne'ye bayıldım. 

Bu lavanta ama olsun, ikisini de severim


Çikolata... Kız istemeye götürülür, hastaya götürülür, sevgiliye götürülür, çocuklara götürülür, misafir gidilen yere götürülür, yılbaşında afiyetle götürülür, mutsuzken kutusunun dibi görülür, sonracııma sıcak sıcak içilir... Nefis bi şey! Çikolata yapım kursları, günübirlik atölyeler var. Gitsem mi acep diyorum. Aztekler, Mayalar; müteşekkirim...

26 Aralık 2011 Pazartesi

Last week

Hafta sonu aile ziyareti, arabanın camına vuran karlar, güzel yemekler, aileye verilen erken yılbaşı hediyeleriyle  geçti. O güzel yemeklerden büyük bir kısmı şimdi buzdolabımızda. Pazar evi biraz toparlarken, sonunda pasaportumu buldum. Mesudum. 

Yılbaşı ağacı için biraz daha süs aldık, çamaşırlar yıkanırken yayılıp gazete okumaya başladık. Gündemdeki son haberler gayet can sıkıcıydı gerçekten. Özellikle milletvekillerinin dudak uçuklatacak maaş zamlarının şakadanak, oybirliğiyle kabul edilmesi. Soran olmasa da, ben helal etmiyorum. Akabinde heyecanlı bir Behzat Ç. bölümü ve uyku...


Ofise geldim, biri gözlerini ve kaşlarını mı ne kaldırtmış ameliyatla ya da botoks yaptırmış, ki kendisi daha 34 yaşında, "Geçmiş olsun" dileklerini kabul ediyor; biri telefonda yine her zamanki gibi birileriyle kavga ediyor.  Pek acayip vaziyetler...  Yılın son haftası, Mutlu olsun!

23 Aralık 2011 Cuma

Kurbağaları kızdırmaya gelmez :)



Kandırmayın la hayvanı.

Yılın son günleri (Murathan Mungan)

(...)

II.



Bir yıl daha bitiyor
Düşlerim, tasalarım, yarım kalmış onca şey
Her yıl biraz daha kısalıyor bir öncekinden
Bana mı öyle geliyor
Yoksa daha mı hızlı ilerliyor zaman
İnsan yaşlanırken?



III.

Kırdım mı incittim mi birilerini?
Kimleri kazandım, yitirdiklerim kimler?
Kendimi yeniledim mi yazdıklarımda?
Yeniden düşünmeliyim
Dostluklarımı, ilişkilerimi
Dağınık yatağım, mutsuz yatağım
Çoğalttım mı eksiklerimi?
Gözlerim çocukluk fotoğraflarında mı kaldı
Yitirdim mi yoksa masumiyetimi?
Borçlarımı ödedim mi?
Doğru seçtim mi soruların fiillerini?
Tırnaklarım kesilmiş, dişlerim fırçalanmış, saçlarım taranmış,
giysilerim ütülü, odam düzenli mi?
Ödünç aldığım kitapları geri verdim mi?
Geri verdim mi aldıklarımı:
Aşkları, dostlukları, sevgileri, güvenleri, bağları
Kitaplara, sayfalara, satırlara borcumu ödedim mi?
Yokladım mı duygularımı
Hala sevebiliyor muyum insanları?
Ovmalı gümüşleri, bakırlarımı; cila geçmeli ahşaplarıma
Ovmalı umutları
Saklı tutmalı gelecek inancını, yarınları eksik etmemeli ağzımızdan
Hançer kıvamındaki o karamizah tadını
Şimdi oturup uzun bir hasretlik mektubu yazmalıyım Yavuz'a
Sonra köşe başından bir demet çiçek alıp öyle başlamalıyım
akşama
Yeni bir yıla
 

(...)

Kaç zamandır duru, yalın, çalışkan, iyi insanlar özlüyorum
"içtenliğin" ya da "dünya görüşünün" kirletmediği
Kendime bir yeni yıl kartı yazarak bunları diliyorum.


(...)

Taramaya gel

Sırf oğlanları bu halde görebilmek için eve scanner almayı düşünebilirim. Ama yok yok, onun yerine cam bir sehpa/masa alır, poz yakalamak için altına pusu kurarım daha iyi. Malum radyasyon... Pek güzel şeyler'de görüp bayıldığım proje yine karşıma çıktı, sitesi için tıklayınız.

22 Aralık 2011 Perşembe

Fincan fincan üstüne

Herkese göre bir fincan vardır... Adamlar yapmış!

Kampçılar için
Üşüyenler için

Tercihinden emin olanlar için

Ruh hali sık değişenler  için

İzohips seven coğrafyacılar için

Batman için

Dexter için


Fotoğraf mı çizim mi

Belçikalı illüstratör, fotoğrafçı, ressam ve karikatürist Ben Heine'nin işleri gerçekten eğlenceli.

Flickr adresi için tıklamalı. "Drawing Vs Photography" ya da “Imagination Vs Reality" adlı işlerinin geri kalanı ise şurada.


Ne ki bu

 Hayır, evde böyle bir şey olsa, insanın canı evden çıkmak istemez.

Zırvalistan

Sabahtan beri ofiste iki geyik dönüyor hararetle. "Hafta sonu kar yağıyormuş, amanın!" ve "Seyşeller'e vize kalkmış, hobareey!"

Sanırsın hafta sonu İstanbul'a kar yağıyor diye canları sıkılmış, nereye gitsek diye düşünürken o an vizenin kalktığını duymuşlar; akabinde hemen Seyşeller'e bilet alacaklar. Tek dertleri vize imiş meğer. Vay bana vaylar bana.

Oysa daha acayip şeyler var gündemde. Bakınız bazı insanlar trafik levhasındaki inek Türk ineği değil diye üzülebiliyor. Bu da linki. Adamın uykusu kaçmış, al işte! Hemmen Türk kamuoyu aydınlatılsın, nerenin ineği bu?!



Gerçekten korkunç olanlarına gelirsek, Suudi Arabistan'da çocuklara öğretilenler ve onca insanın katilinin cezai ehliyeti yok diye cezadan yırtma ihtimali bile uyku kaçırıcı.

Süslü kapılar ne güzel

Yeni yıl neredeyse geldi, ama bir türlü o ruh haline giremediğimi fark ettim. Noel ruhu değil kastettiğim, seviyorum işte ortalığın böyle renklenmesini... Minik ve canlı ardıcımız yılbaşı ağacı görevine hazır. Pencerenin önünde bekliyor. Geçen seneden renkli süslerle ışıklarımız da ortalığa çıktı. İş, sadece güzel bir yemek hazırlamaya ve minik hediyelere kaldı. Tarifleri araştırmalı. Geçen seneki gibi kestaneli pilav istiyorum!

Mevzu da nereden açıldı... Dün akşam yorgun argın eve dönüyordum. Resmen ayaklarımı sürüyerek... Bizim apartmana yaklaşınca bir renklilik, bir hareketlilik fark ettim. Heyecanlandım. "Orası bizim apartman mı yoksa? Yoksa?" derken, bahçe kapısının önüne geldim. Demir bahçe kapısının üstü renkli ışıklarla süslenmiş, yanıp sönüyorlar. Bahçedeki çam ağacının üstü ve apartman kapısı da öyle. O kadar hoşuma gitti ki, çöpü almaya gelen apartman görevlisine "Selahattin Abi, ne güzel olmuş ışıklar yav!" dedim; pek hoşuna gitti, güldü.

Fotoğraflarını bir müsaitte çekeyim de koyayım. İçim Milka sincabı gibi mutluluk kalpleriyle doldu, ehehe.

21 Aralık 2011 Çarşamba

Kedili hayat

Bebek ve kedi... Bir araya gelir mi? Gelirse nasıl olur? Bu soru aklıma, çocuk yapmak isteyenlerin yıllardır birlikte yaşadıkları kedilerinden kurtulması gerekip gerekmediği konusundan geldi. "Kurtulmak" ifadesinden de hiç hoşlanmadım ayrıca. 

Yani hamileyken kediyle bir arada olmak sorun yaratır mı, yok efendim kedi hamilelik dönemi dışında doğduktan sonra bebeğe zarar verir mi vs... Bazı arkadaşlarım hamileyken kedilerini annelerine vs bir yerlere vererek evden tamamen çıkardı, bazısı da hiç umursamadan ikisini de aynı ortamda var edebildi. Bence tüm aşıları, kontrolleri yaptırılıyorsa ve gerekli özen gösterilirse bir sorun yok.

Aşağıdaki fotoğraflar da benim gibi düşünenler olduğunu kanıtlayarak, bebek geliyor diye evdeki kedilerin alışık oldukları ortamdan koparılmasına gerek olmadığını düşündürüyor. Anne bu kısmı dikkatli oku lütfen :)

Bu linkteki blogda da benzer ifadeler yer alıyor, yapılması gerekenler sıralanıyor: Tedbir ve kontrol yeterli. Eğitim şart! Yazının sonundaki videonun başrolündeki iki velede ise bayıldım, kedi olanının çektiği acıya rağmen sabrına da şapka çıkarıyorum. Çok güzelsiniz!

20 Aralık 2011 Salı

19 Aralık 2011 Pazartesi

The End

Yağmurlu, yoklamalı bir pazartesi günü. Çevremde saçma bir koşuşturma var yine. Neyse... Çabuk geçsin gün. Bitsin. Günün şarkısı da Kings of Leon'dan gelsin:

18 Aralık 2011 Pazar

How can I say

Pazar ritüellerimi tamamlamama az kaldı. Artık bir portmanto ve aynamız var, bey hem çalıştı hem bunları kurdu. Banyo vs. Gazeteleri hala okuyorum. Televizyonda yeterince belgesel izledim. Şimdi televizyonda dağcılı, yaratıklı, korkunçlu bir film var. Pek kolpa. Ne kaldı? Behzat Ç. 3B'den ikisi tamam yani. 

Eh, bu pazar da böylece bitsin, ben de arada Radikal'i bitireyim. Akif Beki ile Eyüp Can; başka bir gazeteye transfer olsanız ne kadar mes'ud olurum. Bir zamanlar okumakla kalmayıp azıcık yazdığım gazeteden sizin yüzünüzden soğudum. Hiç çekilmiyor yazılarınız. Tabloid boya alışabilirim, ama size hayır.

Dreamcatcher

Uyurken neler oluyor neler...

Pek güzel manzara

Şu pilotların manzarası gibi bir manzaraya bakıyor olsa, insanın canı sıkılmaz muhtemelen. Dışarıda yağmur, günlerden pazar bile olsa...

Al senin olsun

Evlenmeden önce eski evi boşaltıp yeni eve yerleşmeye çalışırken atılacak/verilecek zilyon tane şey çıktı. Kitap, giysi, ıvır zıvır... Kitapların çoğunu okullara ve Nazım Hikmet Kültür Merkezi'ne, giysileri ihtiyacı olanlara ulaştırması için muhtarlığa verdim.
Dün akşam yanlış programda yıkayıp düdüğe çevirdiğim kaşe pantolonu (34 ya da 36 bedene indi sanırım) ihtiyacı olan birine vermeyi düşünürken, gazetenin ekinde Banu Tuna'nın haberini gördüm.

"Atmaya kıyılamayanlar itinayla yuvalandırılır" başlıklı haberde www.alseninolsun.net'ten bahsediliyordu. Ücretsiz bir paylaşım sitesi. Ne yapacağınızı bilemedikleriniz için bu adrese başvurabiliyormuşsunuz. Ama içeriği sadece ücretsiz eşya alışverişi değil, daha birçok şeyi kapsıyor. Birine karşılıksız olarak "Al senin olsun" demek için ilan veriyormuşsunuz. Süper fikir.  Cihan Çomçom, Antalya’da yaşayan bir turizmci ve müzisyenmiş. Amatör olarak web sitesi de tasarlıyormuş, site onun projesi.


Sitenin ayrıntılarını öğrenmek için yazıya dönersek...

"Herkesin ücretsiz ve gerçek paylaşımlar yapabileceği sanal bir ortam. Gerçi halihazırda böyle bazı gruplar vardı ama bu site pek çok fonksiyonu bir arada barındırıyor. Çevre hassasiyetleri bulunanlar için tam bir buluşma noktası. Sabah işe giderken araç paylaşmak isterseniz buradan yol arkadaşı bulabilirsiniz. Ya da evinizi Tanrı misafirlerine açabilir, şehrinizi tanımayanlara gönüllü rehberliğinizi sunabilirsiniz.

Çomçom, 'Eski sözlüsünden kalan yüzükten kurtulmak isteyen, ücretsiz gitar dersi veren ya da İstanbul turu yaptıran, karakalem portre çizen üyelerimiz var. Bunların hepsi tamamen ücretsiz. Verilen ilan kontrol edildikten sonra yayınlandığı için ücretli ilanlar hiç yayınlanmadan siliniyor. İnsanlar artık atmaya üşendiği koltuk takımlarını, kıyamadığı kıyafetleri, çöpün yanına bıraksa gerçekten ihtiyacı olan birine ulaşıp ulaşmayacağını bilmediği her türlü eşyayı buraya ilan vererek ihtiyaç sahiplerine ulaştırıyor' diyor. Sistem iletişim üzerine kurulu olduğu için insanların sosyalleşmesini de sağlıyor. İlandaki ürünü almak için ilan sahibine özel mesaj veya e-mail göndererek ya da sadece ilana
yorum yaparak ilan sahibine ulaşmak gerekiyor. Hatta bazen ilandaki ürünü birkaç kişi istediğinde ilan sahibini ikna etmek gerekiyor."

Sitede; yapılmış puzzle'dan yüzüğe, lens kutusundan Lombak dergisine, mumluktan güneş gözlüğüne, kaseden oturma grubuna, oyuncaktan yorgana  ihtiyacı olanları bekleyen birçok şey var.

İncelemek isteyenler tıklayabilir.

Başka türlü bir şey

Tam da Can Yücel'in şiirindeki gibi

"Başka türlü bir şey, benim istediğim. Ne ağaca benzer, ne de buluta. Burası gibi değil gideceğim memleket. Denizi ayrı deniz, havası ayrı hava" 

Hep hayal edilir ya, pılıyı pırtıyı toplayıp dünyayı gezmek... İşte birileri (İsmail Özger ve Özcan Bostancı) hayal etmekle kalmamış, gitmiş gezmiş dünyayı. Takdir ettim. Edilmeyecek gibi değil.

Serüvenlerini okumak için tam da şuraya, www.baskaturlubirsey.com'a tıklamalı. Kendileriyle yapılmış bir röportaj içinse şuraya

İşte yolculuklarının özeti.





Bir benzeri macerayı merak edenler de şuraya buyursun.

Tüm gidebilenlerin yolları açık, maceraları bol ola...

Besame Mucho

Pazar kahvaltısı ve gazete mütaalası... Bey, Ikea portmantoyu monte işine girişti. Nat Geo Adventure'da "Gezi Çılgınlığı" var. Adam bir cüceyle golf oynadıktan, bir dağ köylüsüyle bongo çaldıktan sonra, Memphis eşrafından bir takım tiplerle stüdyoya girip şarkı söylüyor. Sesi o kadar kötü ki, oğlanlar bile kaçıştı; televizyonun sesini kıstım. Son görevi Elvis gibi ölmekmiş. Bakamayacağım sanırım.

Gazete okuyordum, Cesaria Evora ölmüş. Üzüldüm. Kadıncağız 47'sinde keşfedilmiş zaten, 70'inde de göçmüş...

Miraç Zeynep Özkartal'ın güzel yazısı için buyrun.

O zaman çıplak ayaklı divadan gelsin: Besame Mucho 


17 Aralık 2011 Cumartesi

Eski günler

Amerikalı artizlerin eskiden bu reklamlarda oynadığını bilmiyordum. Hey gidi... Paranın gözü kör olsun!

Keanu Reeves



Benicio del Toro



Jodie Foster



John Travolta



Bruce Willis

Dance with colors

Mark Mawson'ın işlerinin daha fazlasını şurada görebilirsiniz.