9 Temmuz 2010 Cuma

Marmara cacık olur diyorum

Böyle moral bozukken her şey üst üste çöreklenir ya... Düşünüp duruyorum. Bir sürü arkadaşımla görüşemiyorum, günler haftalar nasıl geçiyor anlamıyorum, sanki hayatımı bomboş geçiriyorum.  Bir halt ettiğim yok, pause tuşuna bastım sanki. 

Gez, toz, seyahat et, yaz, çiz... Bir şeyler yap! Hepsini bıraktın. Bir anda. 

Arkadaşlarımın çoğu evlendi, kalanı da evlilik muhabbeti yapıyor ya da bunu düşündüğü biriyle beraber. Ve benim henüz biriyle evlilik düşünmüyor oluşuma, daha doğrusu hayatımda birinin olmamasına şaşırdıklarını hissediyorum. Ne lan bu, evlenmiyorum, var mı? Teyzeler gibi "Evladım yaşın geldi, yok mu biri?" demeseler de durum belli... Ben buna şaşırmıyorum sanırım artık. Evlilik bana çok uzak. Hah, sanki aşk yakın, düdük! Napıyorsun sen be, ömrün geçiyor... Evlilik amaç değil araç, ahaha! Ne için? Çocuk için tabii ki.


Sadece düşünmek istemiyorum. Emin değilim. Aşk-meşk işlerinde hiç beklenti içine girmiyorum artık. Çaba ise hiç göstermiyorum. Ne ka beklenti, o ka hayal kırıklığı... Değil mi esteban? Hah, uzatıver şurdan şarabı.

Bir şey de iyi gidemez mi acaba? Şaşırtıp mutlu edemez mi? Emin olmadığım şeyler var, bulanık, bölük pörçük... Sevindiren, ama endişelendiren. Uzakta şu an ve yakınıma gelince düşüneyim en iyisi. Hatta uyuyayım ben. Uyumak iyi gelir. 

Böyle gözlerim filan doldu bugün ofiste, bir tuhaf oldum. Çok sıkıldım, bunaldım. Hava da baydı. Hakkaten ışınlanmak, güzel ve sessiz bir yerlerde olmak istedim. Macahel? Olabilir. Kendimi "gereksiz" hissettim. Böyle yorgun, bitik, umutsuz. Umursamayan, umursanmayan. Doğru sözcük "gereksiz" mi, emin değilim. Yenisini bulmaya da üşendim. Neyse, adios. O CD'den gelsin: "Life will go on"... (Bir Chris Isaak şarkısının bu kadar koyacağını da hiç düşünmezdim.)

Aslında yollara düşesim var fena halde... Yolculuk iyidir.

Sanırım gecelerdir uyutmayan gıcık öksürük için boğazıma püskürttüğüm Tantum Verde fena  kafa yaptı!


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder