7 Ocak 2016 Perşembe

"Kedi olduğumuz başka bir hayatta görüşürüz"

*Vanilla Sky'dan

Dün, yazın kızımı hastanede ziyaretinden beri görüşemediğimiz, kitaplarını okudukça içimi havalandıran Melisa'yla birlikte babasını kaybeden arkadaşımıza gittik. Hani bazı insanlar vardır, konuşmasan da yanında öylece susup oturmak ya da sarılmak bile iyi gelir ya... Hah, ikisi de öyle işte benim için. Ümitvar olmamın sebepleri. Ki tanışmamıza sebep olan insan hayatımızdan çıkalı bin sene oldu.

Öğle paydosum vardı sadece, kısıtlı bir zaman yani. Koşturarak gittim. Çağrı sanki babasını dün toprağa veren o değilmiş gibi, çay demledi bize. Hatta ben acıkmışımdır diye tost yaptı. Karşımıza oturup bir de sigara tellendirdi. Oturduk. Hayattan, ölümden, bazı insanların tuhaflıklarından bahsettik. Babalarımızın aynı yaşta, aynı sebepten göçtüğünden söz ettik. Bazı şeylere alışılamadığından... Konuştuk, acık hüzünlendik, birazcık güldük. İlaç gibi geldiler bana. Yine. Ceren de İzmir'den geldi uçakla, günübirlik. Çağrı'yı görmek için. Defne'ye teşhis konduğunda benden çok araştıran, bulduğu en ufak bilgiyi benimle paylaşan, teselli etmek için deli gibi uğraşan can...
Sefa şeysi kedi (Beylerbeyi)
İkisi, (Melisa ve Çağrı) babam için başsağlığı ziyaretine geldiklerinde birinin elinde bir torba mandalina, diğerinde ise çömlek tencere vardı. O halimde bile beni gülümsetmeyi başarmışlardı. Böyle insanlar lazım bize. Bizi hafifletecek, yük olmayacak insanlar. Ben de öyle bir insan olmaya daha çok çabalayacağım. Akrabalardan söz ettik biraz. Ölüm ve benzeri durumlarda zırvalayıp insanlıktan uzaklaşarak 'akbaba'ya dönüşen o tuhaf 'akraba'lardan... 

İnsanı çok üzgünken, o yıkık haldeyken bile öfkelendirmeyi başaran insanlar var şu hayatta. Gözleri kızarmış Çağrı'ya "Akraban, arkadaşın vs diye kimseye katlanmak zorunda değilsin" dedim. Sana ağır gelen herkesi bırak gitsinler. Gereksiz yük. Büyüdükçe, yaş aldıkça dertlerimiz büyüyor, bazı şeyler daha da zorlaşıyor zaten; ekstra yüke hiç gerek yok. Bunları hep o söylerdi bana. Şimdi kararlı bir şekilde uygulayacak gibi görünüyor. Canını sıkmışlar.

Ne zaman daralsam, sıkışsam içimi ferahlatan, mantıklı açıklamalarla gözümdeki perdeyi kaldıran oydu, şimdi benim elimden gelen sadece konuşmak ve dinlemekti. Babamın cenazesi için koşturduğumuz zaman, onları (çok mühim insanlar ya onlar) beklemeyip cenazeyi kaldırdık diye anneme (o üzgün, o perişan haldeki anneme) çıkışan saçma kadını anlattım. Sonra babam için "Kurtuldu" diyen ve 7'si bile olmadan Rodos'a tatile gidip fotoğraflarını utanmadan Facebook'ta paylaşan amcamı. Bu insanların hiçbirisiyle artık görüşmediğimi ve hiçbir eksiklik de hissetmediğimi... Evlendiğimde, babamı kaybettiğimde, kızım doğduğunda bile yanımda olmayanları, halının altına itinayla süpürdüğümü anlattım.

Yogi kedi (Bostancı)
Evet, hepimizin içinde iyilik olduğu kadar kötülük de var, hiçbirimiz melek değiliz ama bazı durumlarda biraz olsun içimizdeki şeytanı dizginleyebilmek de imkansız değil. İnsan olmanın gereği. Cenaze evinde çeneni tut bari. Düşünsen bile sus. İnan, açıksözlü olmakla patavatsızlık/hödüklük arasında çizgi, zannettiğinden de ince.

Katlanmakta zorlandığım insanları yok saymak beceremediğim bir şeydi, artık uygulamaya başladım. Yeni yıl mı yeni hayat kararı mı bilemem, ama uğraşacağım. İşteki bazı tiplerden başladım mesela. Duyarsız, gıybet düşkünü, aklınca alay ettiğini zanneden; laf sokma, ima ve kinayeyi hayat biçimi haline getirmiş insanları ayıklıyorum. Ha ayıklayamıyorsam da, yok saymak/anlamazdan gelmek/duymamak/salağa yatmak gibi yöntemleri uyguluyorum. Varsın onlar o güdük hanelerine bir çentik daha atsınlar, lafları yağ tutmayan kumaş gibi kayıp gitsin zihnimden. Lekesi, kiri kalmasın.

Koltuk sahibi, kalantor kedi (Cihangir)
Aynı ofiste çalıştığımız ve sevdiğim bir okul arkadaşım, ona gönderdiğim güzel bir blog linki karşılığında tabağı boş yollamayıp kendine yaptığı playlist'i yollamış bana. Nasıl iyi geldi anlatamam. Gitar çalan yerli yabancı ablalar, bazılarını bilsem de birçoğunu duymamıştım. Ayaküstü güzel kitaplardan, güzel şarkılardan söz ettik biraz; seslenenkitap'ı hatırlattı bana. Yükledim telefona, metrobüste filan kitap okuyamadığım yerlerde kitap dinleme fikri hoşuma gitti.

"Robkart'ımda biraz para kalmış, Harper Lee'nin Bülbülü Öldürmek'ini alayım diyorum" deyince ben, "Dur dur, bende var, alma. Bitirince getireyim sana" dedi. Kitaplardan, şarkılardan söz edecek birinin iş ortamında olması ve ofis hayatının gıybetten ibaret olmadığını bilmek iyi geldi. Oh be.

Siz de dinlemek isterseniz diye ablalı linki şuracığa bırakıp gidiyorum.

5 yorum:

  1. İnsan elemeyi istiyorum...... olmuyor... bari madden olmasa da manen eliyorum onlar farkında bile değilken..çok da mühim değil zaten... ve diyorum ki onlar beni paramparça ederken ben niye hala aman kırmıyım aman tatsızlık olmasın diye ezilip büzülüyorum....bilmiyorum ki... yetiştiriliş mi ... off öyle sıkı yazmışsın ki....
    bugün düşündüm kendi kendime dedim ki... hayatını kolaylaştıran insanlara değer ver ne bu sevgi pıtırcıklığı anlayış kovası... :(
    dilerim iyi insanlarla ömür geçirelim......

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Olur olur, isteyince oluyor. Valla. İstersen tebliğ ederek, istersen çaktırmadan ele; ama ele. Eleğin üstünde kalanlara daha çok vakit ayırabileceksin böylece. Kimi kalır, kimi değip geçer. İçini kemirenleri bırak gitsinler, yolları açık olsun.

      Beni hayatından çıkaran bir sürü insan olduğu gibi, benim de çıkardıklarım var. Bazıları kalsın isterdim ama olmayınca olmuyor, güle güle demek lazım. Zorlamak manasız. Bazı insanlar hakkaten birbirine iyi gelmiyordur belki. Başkası için iyi olan bizim için olmayabiliyor.

      Hayat boyunca eleyip eleniyoruz, yapacak bir şey yok. Gereksiz kalabalıktansa, nefes aldıran birkaç kişi inan daha ferah.

      Yetti gari bunca sene ay o üzülmesin bu kırılmasın diye büzüşmek. Kaba ya da hoyrat ol demiyorum elbette, ne haddime de, kendini ferahlat be cancağızım... Bize iyi gelen insanlarla karşılaşalım, biz de birilerine iyi gelelim :)

      Sil
  2. Bazı insanlar sırf akraba oldukları için canını sıkma özgürlüğüne sahip sanıyorlar. Doğru akrabalarımızı seçemiyoruz ama dediğin gibi bize yük olan insanlar ister akraba ister arkadaş olsun, bırakılıp gidilmeli..
    Mekanı cennet olsun arkadaşının babasının da..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kan bağın var diye her şeye haklarının olduğunu düşünmeleri tuhaf. İzansız insana tahammül etmek zor. Yükleri hafifletmek lazım yoksa hakkaten hayat güvesi çoğu. Sağol, toparlanmaya çalışıyor.
      Bu arada, şahane kartların için çok teşekkürler tekrar. Çok incesin :) Maya'na sarıl benim için.

      Sil
  3. Merhaba blogujuxu takibe aldim blogima bekletimm

    YanıtlaSil