Dün akşam, pek iyi geldi bünyeye. Önce veterinerdeki nefis, ekmek arası yapmalık yavrularla oynaşma, akabinde sevdicekle buluşup Amerika'dan tatile gelen arkadaşıma meyhane güzelliğini hatırlatma... Bol kahkaha, nefis muhabbet, şahane mezelerle paluhlar ve Yeni... Açık havada oturup keyifle gülüp sohbet etmeyi, sevdiğim insanlarla iki lakırdının, üç kahkahanın belini kırmayı seviyorum.
Kah seçimlerden bahsedip kederlenerek kaldırdık kadehlerimizi, kah gelecek güzel günlerimize gülümseyerek... Dışarıdan daha bir üzüntüyle takip ettiğini söyledi ülkenin ahvalini, sonra kısır yapmak için kazıklanarak ince bulgur aldığı Rizeli bakkalın memleket özlemiyle karışık halini anlattı. Hem giderim hem ağlarım hesabı.
- "Memleketi özledim, buralarda yapamıyorum"
* "E dön amca memleketine"
- "E ama orda bakkallıkla bu kadar para kazanamam ki"
* "Hmm"
Sonra "Baklayı, patlıcan ezmesini bulamazsın sen oralarda" diye diye önüne ittirdim meze tabaklarını...
Kocası Oxford'da, kendisi Yale'de, ortada bir yerde buluşup hasret gideriyorlar. Ama mutlular. Hayatımda gördüğüm en güler yüzlü, neşeli, pozitif insanlardan biri. Neşesine hayranım. Muhabbet sürerken, ben durup "Yav abin napıyor?" diye sordum. Tatlı, hoşsohbet, esprili bir abisi vardı. "İyi, napsın; çalışıyor, sevgilisi var, mutlu" dedi. "Aa hadi ya, nasıl bir kız?" dedim. "Sevgilisi erkek" dedi.
O da bilmiyormuş, yeni öğrenmiş. Ama homofobik olmadığı gibi, normal ve hümanist bir insan olduğu için şaşırmamış. Önemli olan abisinin mutluluğu. Gerisi de kimseyi ilgilendirmez. Türkiye'de zorluklarla karşılaşması muhtemel, o kadar. Çünkü bizim ülkemizde her türlü farklılık (kime göre neye göre?), "öteki" olur; tuhaf karşılanır, tepkiyle karışık bir uzaklık nazarıyla süzülür. Abisi şanslı aslında, kendi çevresinde böyle düşünen örümcek kafalılar yok. Hele eşcinselliğin "hastalık" olduğunu düşünen hastalıklı zihin mahsülleri hiç yok. Onu kadın, erkek, eşcinsel, biseksüel olarak değil, "insan" olarak değerlendiren, seven insanlar var etrafında. Abisinin mutluluğuna kaldırdık kadehimizi. "Daim olsun" dedik.
Bu nefis rakılamanın üstüne çakırkeyf halde, gülüp eğlenerek kızları dolmuşa bıraktık, akabinde ayaklarımız dolanarak eve gittik. Hepsinin üstüne en güzeli de sabah baş ağrısız uyanmaktı. Her şeye koşturan, o kalabalıkta rezervasyonsuz geldiğimiz halde bize masa bulan, daimi müşterilerine hürmette kusur etmeyen süper abiler ayrıca takdire şayandı.
Dün akşamın fotoğrafları gelene kadar, şu dursun şurda bi yerlerde.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder