Günlerdir yaşananları unutmamak, unutturmamak için çabalıyor birçok insan. Ellerinden geldiğince. Haykırıyorlar, anlatmaya çalışıyorlar. Fotoğraflarla, videolarla, afişlerle, yazılarla "Uyanın" diyorlar. Hepimiz.
Okuduğum bloglardakinin, mizah dergilerindekinin ve sokakta gördüklerimin zerresi yok medya denen, eğitimini almaktan utanç duyduğum şeyde. Yazık... Keşke penguen belgeseli vermeye devam etseydiniz. Şimdi sapla samanı birbirine karıştırmaktan, yardakçılıktan başka bir şey yapmıyorsunuz. O yüzden bu haftanın Uykusuz, Penguen ve Leman'ı, kendini "ciddi" ve "tarafsız" addeden süprüntülerden daha kıymetli olarak zihnimin arşivinde kalacak.
Kaan Sezyum'un köşesinde yaptığı gibi, bugün fakirhaneyi Deniz Özturhan'ın yazısına bırakıyorum. Umarım müsaade vardır. O ka güzel anlatmış ki... Yazının tümü Kim Lan Bu Hayatımın Erkeği'nde...
Ben meydana niye çıktım?
"... Ben meydana ne ulusalcı, ne çevreci, ne anarşist, önce sıradan bir kadın
olarak çıktım. Bu ülkede öldürülen, ölmesine göz yumulan, cinayetleri
hukuksal olarak desteklenen, folluk olarak görülen, sosyal hayattan men
edilmek istenen tüm kadınlar için, kendim için... Canımıza kastederek
bizi korkutmaya, onurumuzla oynayarak bizi sindirmeye çalıştıkları için
çıktım.
Ben meydana Ata'yı özlediğim için çıkmadım. Beni bugün, hemen şimdi
temsil edecek tek bir lider olmadığı için, hiç bir lider ülkenin
vatandaşına insan muamelesi yapmadığı, insan hayatı çok ucuz olduğu ve
bunu asla takmadıkları için çıktım. Depremde, selde, afette, terörde,
madende, iş kazasında ve trafikte ölen insanlar, onların nazarında
sadece sayıdan ibaret olduğu, onlardan bahsederken "5 madenci, pardon 7,
neyse..." diyebildikleri için ve utanmadan, arlanmadan, pişkin pişkin,
bu "ucuz insan" fikrini destekledikleri, övdükleri, düğünlere gidip
çiftlere 3-5 çocuk sipariş ettikleri için çıktım.
Ben meydana "Nihayet barış süreci oluyor, bunu provake edeyim,
bitireyim, ülkeye anarşi getireyim" diye çıkmadım. Ne barışın, ne
sürecin açıklamasını kimseye yapmadıkları, orada barış derken komşuya
savaş çığırtkanlığı ve hazılığı yaptıkları, büyük ihtimalle bölgede
kanlı, kirli, gizli amaçları olduğu için çıktım. Kimi kime
kırdıracakları belli olmayan savaşlara benim ülkemi, biraz daha para
için sokamasınlar diye çıktım.
Ben meydana gece 22:00'den sonra alkol bulamayacağım, Allah muhafaza
ayık kalacağım için çıkmadım. Ben ayık olmak istemezsem, tayyip bizzat
gelip çorabımdaki sigaraya el koyup kırsa, kulağıma ilahi üfürse fayda
etmez canım benim. Ben meydana, şimdiye dek tek tek, itinayla etimizden
cimbızla yoldukları ve yolmaya devam edecekleri tüm Cumhuriyet
kazanımları için çıktım. Kendilerinden olmayan herkesi düşman
bildikleri, açıkça, yüzümüze yüzümüze hakaret ettikleri için çıktım.
Ben meydana dindar insanlar tarafından yönetildiğim ve dine tahammül
edemediğim için çıkmadım. Ben bu dindarların sadece sınırlı sayıda
Müslüman'a yetecek kadar adaletleri olduğunu 10 yıldır gördüğüm için
çıktım meydana. Ne işten atılan THY personelinin, Tekel işçisinin, ne
evinden atılan Sulukuleli'nin, ne toprağı deresi Hes'e kurban gidenin,
ne yazdığı ya da asker olduğu için hapiste yatanın, ne Uludere'de
ölenin, ne Reyhanlı'da sakat kalanın hesabı sorulamadığı için çıktım.
Ben meydana marjinal ve çapulcu olduğum için çıkmadım, ki değilim. Elime
molotof verilse, organik zeytinyağı sanacak, ayrıca çalıştığı her işte
ve satın aldığı her malda devletine verigisini 10 yıldır gıcır gıcır
veren biriyim. Vergileri verdim ama bana yol, su, elektrik, park, konser
ya da spor salonu olarak geri dönmedi. Bişey dönmediği gibi, hazırda
olanlar da gitti. Tek tek sayamıyacağım ama bir Beşiktaş'taki çay
bahçesini saltanat mülkünüze kattığınızda, bir de Haydarpaşa'yı otele
okutmak için yaktığınızda, büyük bedduamı aldınız. Oralar benim evimde
en sevdiğim köşeler, en güzel çıktığım fotoğraflardı. Siz benim en afili
fotoğrafımı yırttınız.
***
Bundan sonrasını getirmek kolay değil, hala sokaklarda insanlar,
arkadaşım eşim dostum var. Hala halkına harcanabilir gözüyle bakan bir
insanın yönettiği, şiddeti gaddarlığa çoktan dökmüş bir orduyla
savaşıyorlar. Savaşıyorlar derken ekipman olarak deniz gözlüğü, gaz ve
toz maskesi, olmadı sirkeli bez ile.
Gelmiş geçmiş en apolitik nesile gerilla gibi sokak sokak evlerini
savunmayı öğrettiniz. "Aman evladım olaya karışma, örgüte partiye
bulaşma" diyen babalar çocuklarının çantasına limon koyup meydana
yolladı. Teyzeler elde börek cepheye erzak taşır gibi sokaklara uğradı,
sizin gene kibiriniz durmadı, durulamadı.
Zira bizi sayımıyorsunuz ve şimdi açık konuşalım sanırım şu sıralar asabınız biraz bozuk, çok net muhakemede bulunamıyorsunuz. (deniz özturhan)"
Susan ağzımıza söz olmuş
YanıtlaSilArtık susmamanın zamanıdır, demiş bir nevi.
SilEllerinize sağlık
YanıtlaSilBen sadece ilettim, asıl Deniz'in eline sağlık...
Silaldığım her sayılarını saklıyorum zaten ama gerçekten bu son sayıları arşivlik olmuş... çocuklarımız bayılacak :)
YanıtlaSilben gazeteleri direkt kağıt çöpüne salladım, mizah dergilerini ise sakladım :) çocuklarımızın olanı biteni anlaması gülümseyerek olsun bari...
Sil