20 Kasım 2014 Perşembe

Yuvarlan, yay, az kaldı

Sanırım artık 'yuvarlanma' tabirinin hakkını verir haldeyim. Herkes "Arkadan hamile olduğun hiç belli olmuyor, sadece göbeğin çıktı" dese de, yürüyüşüm hafiften pengueni andırıyor. Ne zamandır giydiğim elbiselerle idare ederek sürecin sonuna yaklaşmaktan mesudum, zira hamile elbiselerinden, hele 'robadan' denen şeyden hiç hazetmiyorum. Pantolonlar fena değil ama, altındaki yüksek lastik kısım hiç belli olmuyor.

Gardırop kısmını geçersek, artık daha zor kalkıyorum yataktan, çünkü hep uyumak istiyorum. Hava da kapalı olduğundan, uyanmak daha da zorlaştı. İş beni sıkmaya başladı (ki bence bunun hamilelikle hiç ilgisi yok), neyse ki Salı günü doğum iznine ayrılıyorum ve yaklaşık 5 yıldır çalıştığım bu yere hiç geri dönesim yok. Belki o arada sayısal bana çıkar?

Zaten zırva kadın yöneticiden de, onun gece maillerinden ve "Gece telefonunuzdan maillerinizi niye kontrol etmiyorsunuz, ben ediyorum!" (e ama sen direktörsün?!)  tarzı zırvalıklarından da yorulmuş ve bıkmışım. Birkaç gün sonra buradan gidecek olmanın verdiği rahatlıkla mı ya da "Koyver gitsin" diye düşünmemden mi, kendisine maille ya da sözlü olarak lafları yapıştırmaktan da gayet memnunum. İçimde patlamıyor en azından, haha! En kötü durumda "Ehe, hamilelik işte, hormonlar, gaz filan, anlarsınız yani" diyor arkadaşlar! Anlasın tabii, insan değişik hallere girebiliyor hamileyken. Anlayışlı olacak mecbuuur...


Bebek henüz doğmadığı için annelik içgüdüsüne dair ahkam kesemem, şöyle kutsal böyle munis diye... Daha içeride olduğundan, mevzuyu anlamış değilim. Sadece merak ediyorum. Nasıl biri olacak? Göreceğiz... Geçenlerde çocuklu iki üniversite arkadaşım maaile bize kahvaltıya geldi. İkisinin çocuk yetiştirme tarzı konusunda ne kadar farklı olduğu dikkatimi çekti ve kafam karıştı. Tamam, biraz tırsmış da olabilirim.

Kedilerin oyuncağı olan peluş bir timsahtan çıktı mesele. Genelde Yoda yatıyor tepesinde. Ya da arkadaşın oğlu Obi'nin üstüne koyar ve Obi de umursamazsa, orada duruyor. Oğlanlardan biri (iki oğlu vardı birinin) ile diğerinin kız (o tek) çekiştirmeye başladı, biri kuyruğundan öbürü burnundan; paylaşamıyorlar. En sonunda bey dedi ki yahu arabada bir tane daha var, onu getireyim. Yok dediler. 

Kızın annesi olan arkadaşım oğlanın annesi olana "Ya söyler misin, versin timsahı kıza; ağlayacak şimdi." dedi. Oğlanın annesi de "Ben bir şey diyemem, o bir birey; kendi kararı. Vermek isterse verir." O an çatalımdaki peynirle burun buruna kalakaldım ve düşündüm. Lan? 6 yaşında! N'apmalı? Çok değişik yetiştirme metotları çıkmış, onu anladım. Beyle göz göze geldik o an. Paylaşmayı nasıl öğretmeli peki? Hiçbir şey denmeyecek mi yani? Yok artık. Doğru-yanlış uygun bir dille anlatılmalı bence. Ya da nasıl denecek?

 


Sonunda ne mi oldu? Kızın annesi "Tamam, ikiniz de verin o timsahı! Bitti-gitti!" dedi ama ağlayan kızı oldu çünkü timsah zaten oğlanın umrunda değildi. O elindeki poloraid makineyle fotoğraf çekme derdindeydi. Maksat, çekiştirmekti galiba. Çocuklar acayip şeyler. Öğrenecek, daha doğrusu deneyimleyecek çok şey var. Yok süt sağmaktı, alt değiştirmekti... Ama bunlar en basit kısım gibi geliyor bana. "Senin Hikayen" filmine denk gelmiştik geçen akşam, orda bu kısımları gülerek izledik misal. Gece uyutmaya, emzirmeye çalışmalar...  Kızla çok empati kurdum, haha! Filmde olunca komik geliyor tabii...

Ofistekiler de beni şaşırttı. Sürpriz bir veda hazırlamışlar. Öğlen güzel bir yere gittik, koca bir masa dolusu insan, bütün ofis. Cimcime için kitap ayraçları, dilek kartları, afişler, amerikan servisler tasarlayıp bastırmışlar. Bir sürü de hediye almışlar. Miniminnak kıyafetler, pabuçlar... Çok mahçup hissettim. Çok da mutlu oldum, şaşırdım. Beni bu kadar sevdiklerini bilmiyordum, ahaha! Koca bir resim çerçevesiyle bütün gün eğlendik, epeydir canımız sıkılmıştı. 

Neyse, ben şu an, Salı gününden sonra birkaç ay işe gelmeyecek olma kısmına odaklanayım. Evimde vakit geçirecek, cimcimenin hazırlıklarıyla ilgilenecek, arkadaşlarımla görüşeceğim. İşlerimi toparladım, kalanlar-bitenler listemi hazırladım diğer editörlere. İşle ilgili telaşlarım bitti, azat ettim kendimi yetişenden de yetişmeyenden de. Eh, masam da ben dönene kadar birilerine emanet. James Joyce, masanın ben yokkenki sakininin sol kulağına üflesin: "I wrote Ulysses, what did you do?" Hı, hadi ben Ulysses'i yazdım. Ya sen n'aptın?!



Hava bile güzel yüzünü arada gösteriyor. Demin gösterdi, iyi geldi. Eh, bu perşembe gününden de daha fazla bir şey beklemeyeyim. Yarın cuma misal :)


16 yorum:

  1. hadi bakalım sağlıkla gelsin, göbek detaylı fotoya bittim:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. inşallah, bekliyoruz bakalım... heyecan başladı hafiften, "eneeeem, yetişecek mi her şey?" diye. göbeğin üstünde şişe duran halleri bile var, yukarıdan patiler gözükmüyor artık :)

      Sil
  2. E haydi sağlıkla gelsin :)
    Bebek büyütme kısmına gelince, hiç plan yapma akışına bırak, o kendi nasıl isterse öyle büyüyor valla...
    (ha burada ben doğum yapıp oğlumun yüzünü ilk gördüğümde hiç mutlu falan olmamış aksine fena halde paniğe kapılıp ağlamaklı olmuştum. Köle oldum ben, nasıl büyütcem bunu diye ödüm kopmuştu, hehe. Bunlar çok normal öyle düşünürsen kendini suçlama yani. Ama bebeği görünce bulutlara yükselen bir grup da mevcut, o gruba da girebilirsin. Her cinsi var bunun, sıkma canını, su akıp yolunu buluyor sonra :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. inşallaaah, ama daha hemen gelmesin; ananesi de yetişsin :) plan yapmıyorum, bence de akışına bırakmak en güzeli. değişik ekoller millete kafayı yedirebiliyor sanki. herkese uyan bir doğru yok, çünkü her çocuğun doğası da karakteri de farklı... beyin dediği gibi "takılsın" bakalım :)

      paniğe kapılma hali bazen bende de oluyor "ay nasıl büyüteceğim ben bu çocuğu?!" diye. köle olma hissiyatı da var tabii, başlangıçta bir süre sağma makinesi olacağız ama. he he. kendimi "kötü anne" gibi hissetmeyeyim di mi, içim rahatladı biraz. ofisten bir arkadaşım "herkes kutsallıktan bahsediyor, ben bir süre oğlumu sürekli beni emen vampir gibi görmüştüm" dedi, ürktüm :)

      bulutlara mı yükseleceğiz, süt çukuruna mı gireceğiz; bakalım :) en sevdiğim laf: su yolunu bulur...

      Sil
  3. :) Yasasiiiiin az kaldiiiii :) Heyecan icinde takipteyim. Bu arada hiiic dusunme cocuk yetistirmeyi, o seni yetistirecek cunku :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ay evet cereeen, az kaldı, napıcam ben :)) ben de zamanın bu kadar çabuk geçmesine inanamıyorum. düşünmeyeyim, pimpiriklenmeyeyim di mi :) oyh! o beni yetiştirecek demek, hmm, bunu sevdim. kızımla şekillenmeye hazırım ben :)

      Sil
  4. Allah tamamına erdirsin sağlıkla mutlulukla alın yavrunuzu kucağınıza inşallah.

    YanıtlaSil
  5. Merhaba;
    Göbüş fotosuna ben de bayıldım:) Kedişler de bir alem o timsahla nasıl bir bağ kurdularsa artık.
    Bebek konusu bende kocamaaaaaan bir kafa karışıklığı, ama umutlu olduğum zamanlar başaracağıma ilişkin zamanlar nadir de olsa yine de böyle senin gibi sevimli, umutlu, güzel ve mutlu hamileleri görünce kafa karışıklığım heyecana dönüşüyor. Allah sağlıkla mutlulukla büyütmeyi nasip etsin. Herkesin beklediği mükemmel annelik diye bir kavram var toplumda, olabildiğince uzak kalmaya çalışsa da hamilelikte insanlar ahh nasıl da yakalanıyorlar türlü söylemlere çok üzülüyorum. Kimse mükemmel anne olmak zorunda değil, sevgi dolu, ilgili bir anne olsa yeter, aslında herşeyin ana fikri başlangıcı sevgi. Şöyle harika böyle harika diyenlere çok inancım yok zaten, reklamlara giriyor hepsi, olumsuz yahut zor taraflarını da anlatmak lazım. Vampir meselesi çok hoşuma gitti mesela:) Bir arkadaşım mesela emzirmekten hiç hoşlanmamıştı, emziremedi hatta, herkes çok kınadı ama herkes emzirmeyi ulvi bir görev olarak görmek zorunda değil, ahh ahh insanlarımız. Ben mesela hiç anne sütü içmedim biliyor musun çünkü çok küçük doğdum ve küvezde kaldığım için annemin sütü ben hastaneden çıkana kadar bitti, hayat insanı yönlendiriyor. Çok bilen insanlarda bir gün mutlaka o söyledikleri lafları yutuyorlar.
    Sen hiç endişe etme. Hep umutlu mutlu düşünceler edin kendine. Kutsal yada değil anne olmak güzel, insanın annesi olması güzel, bir bebeği o harika kokusuyla ve delicesine bir sevgiyle bağrına basmak güzel, hayat bu yönüyle güzel.
    Ben de çok severim ve sıkça kullanırım bu sözü ama şu şekilde, 'su akar yatağını bulur'...
    Bebişe sevgilerimi yolluyorum uzaklardan. Kedişlere de sıcacık sarılmalar gönderiyorum.
    Şimdi evde olmanın keyfini çıkartma zamanın, sorunsuz, huzurlu, eğlenceli, mutlu günlerin olsun.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. selam,

      "sevimli, umutlu, güzel ve mutlu"... ay şımarttın beni ya, utandım :) teşekkür ederim. gün yaklaştıkça tırsma hali hasıl oluyor arada. ama enseyi karartmamak lazım. oğlanlar bu ara çok şımardı, biri ensemde öbürü göbeğimde. hissediyorlar ve şımarıklık had safhada!

      mükemmel anne olmak gibi bir hedefim yok. mükemmel insan olduğumu iddia edemeyeceğim gibi mükemmel anneliğe de soyunamam, gereksiz bir çaba. evet, sevgi dolu, iyi bir anne olabilmek de şahane bir şey. cimcime sevildiğini hissetse, mutlu olsa daha ne isterim? herkes kutsallıktan dem vuruyor ama kardeşim hiç mi zor kısmı yok, onları söyleyince hain mi olunuyor? nedir bu sessiz ağız birliği yahu :) öte yandan çok abartıp "ah, hayatımın anlamı, senden önce yaşamıyormuşum, ne kutsal bir varlıksın" filan da saçma... bu süreçte "normal" kalabilmek önemli.

      yazdıkların iyi geldi, sağol tuğba. umutlu ve mutlu olmak lazım, evet. her şeyi oluruna bırakmalı.

      bizden de sana sevgiler, bu arada kedili nefis kartın geldi; çok teşekkürler :)

      hava da soğuk, yağmurlu, karanlık zaten, evde olacak olmaktan mutluyum. becersem, patik örerdim ama küçükken yaptığım şeyi şimdi yapamıyorum.

      Sil
  6. biz büyürken metot falan yoktu neticede... kötü mü? değil gibi... şöyle bir eski fotoğraflara baktım da dün akşam gayet koynuma tavşan sokuşturmalı yeri gelince okuldan eve ağlayarak dönmeli günler... her şeyden bir kuple... şimdi dönüp bakıyorum kendime, memnun gibiyim be! :)
    siz de kendi tarzınızı bulacaksınız bence çok da iyi çok da güzel olur, alt değiştirmeye odaklanmalı daha çok :)))
    salıya az kaldı! :) bu da demek oluyor ki ev adresin lazım... ;)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. bence de değil gibi, annemle ananemin dediği gibi "o zaman bu kadar icatlar yoktu" yani sonuçta hiçbirimiz gerizekalı ya da psikopat olduk mu? sanmam... küçükken de kedilerin köpeklerin peşinden koşuyordum, şimdi de. ormanlarda, pikniklerde, kamplarda büyüdüm. ben de memnunun galiba yav :)

      farklı ekollere dalmadan normal olmaya çalışmak en iyisi. ceren'in dediği gibi çocuk da bize bir sürü şey öğretiyor. karşılıklı öğrene öğrete takılacağız. alt değiştirmeyi çözdüm gibi, beni emzirme kısmı düşündürüyor :)

      aaa, evet ev adresi :) göndereyim bi ara. temem!

      Sil
  7. Ohh yaşasın özgürlük :)
    ben ekol mekol anlamam...çocuğa sevgi saygı gösterip önemli konularda sınırlardan caymazsan herşey iyi gidiyor ne bileyim belki ben çok şanslıyım :) oğlum çok mutlu bir çocuk ..
    dilerim herşey güzel olsun..
    benim fındığımın doğumgünü bu cuma.. ct 3 yaş partisi yapcam heyecanlıyım bu ara kafam hem sağlık hem misafir telaşıyla dolu..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hakkaten yaşasın, işe gitnemekten ötürü mesudum. Her ne kadar son anına dek çalışsam da... Evimi özlemişim :)

      Bence de ekoller zırva ya. Önemli olan ona sevildiğini hissettirmek, azıcık sınır da lazım. Karşılıklı öğrenecek şeyimiz çok. Mutlu çocuk olsun oğlun gibi :) 3. yaşı mutlu, sağlıklı, neşeli geçsin! Benim için de sarılıp öpüver annesi :)

      Sil
  8. Böhüü ben yorum yazmıştımm düüünnn ...getmişşş uçmuşş :( bi bakayım dedim cevap yazmışmısın deyii :(
    pis blogspot :(
    neyse
    ekol mekol anlamam.. sevgi şefkat sınırlı sınırlar yeter :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ay yok kuzum, uçmadı. Ben anca bakabildim, hatta bak cevapladım bile yukarda :) Sevgi, şefkat ekolü candır. Papa da geliyormuş bak, denk getirirsem bi vaftiz ettireyim cimhirbaşkanimizin yanında :)))

      Sil