1 Nisan 2015 Çarşamba

Gündem Zaytung olmuş, şaka ne ki

Bazen, Twitter'dan filan gündemi takip edip dehşete kapılmak yerine, Defne'nin yanına kıvrılıp horhor uyumak ve gözlerimi hiiç açmamak istiyorum. Saçma sapan, şaka gibi bir gün yaşadık dün, altından çıkacakları düşündükçe tüylerim  ürperiyor. Üçüncü sınıf polisiye, dandik gerilim filmi gibi.Kimsenin kurtulmadığı 'kurtarma' operasyonları, bütün ülkede kesilen elektrik filan. 

Bu kadar aptal yerine konmak, insanların yok yere ölmesi hepsinden asap bozucu. Karanlık, bir günle sınırlı kalmayacak, o çok belli. Biz telefonla hiçbir yere ulaşamaz, internete filan giremezken nükleer yasası da geçivermiş meclisten. E tabii bakın böyle olunca elektrik kesiliyor, nükleer santral şahane bir şey! Reklamı bile var, çocuklar E.T. filmindeki gibi topluca, neşe içinde bisiklete binyor filan.  Patlıyor yalnız arada, orası biraz şey işte... Hoş değil. Karanlıkta uyumak gibisi var mı?! Az biraz ışık, biraz aydınlık olsun be. Karardı içimiz. 




Sürekli kandırılıyoruz. 'Komplo Teorileri' filmindeki taksi şoförü gibi, korktuğumuz başımıza geliyor. Absürd bir filmin ortasındayız sanki. İleride bugünleri nasıl hatırlayacağız acaba? Ziyan edilmeyip 'saray' temizliğinde kullanılan elma-limon kabukları mütevazılığıyla anarız belki, kim bilir...


Oy, içim şişti! Şöyle bir yan çevirdim de kafamı, yatağının kenarındaki örtünün altına kafasını sokmak ya da battaniyeyle yüzünü örtmek gibi şeyler yapıyor Defne. Yatağında öyle yakalıyorum bu ara. Yeni keşfettiği bir şey sanırım, pek eğleniyor. Belki o da gizlenmek ihtiyacındadır. Kafasına çektiği battaniyeyi açınca güldü. Ne güzel, hiçbir şeyin farkında değil. Hayat ona mı güzel? Belki de. En azından bu zamanlar. Kedili , ağzına sokup durduğu hışırdayan kitabıyla mutlu. 


Bu ara çevremdeki 'Ay çocuk yapmalı mı, yapmamalı mı? Sen niye yaptın, sen niye yapmadın?' tartışmalarından gına geldi. Bırakın milleti rahat, bir şeyi de irdelemeyiverin. Bir şeyin arkasından da derin tahliller yapmayıverin. Herkes doğurmak, anne olmak zorunda değil. Doğurmayanın kadınlığına halel gelmiyor, eksik kalmıyor. Kendi kararı, tercihi olamaz mı? Doğurmak gibi doğurmamak da bir seçim. Her doğuran anne olmayı becerebiliyor mu ki? Bi huzur verin yahu kadınlara. 


Herkes kocaman kocaman laflar etmeye ne meraklı. Ne anne olmak, ne de olmamak korkaklık ya da cesaret. İkisinin de kendince sebepleri var ve kimse de öbürünü küçük görme hakkına sahip değil. Nedense çocuk yapanlarda yapmayanları, yapmayanlarda da yapanları hakir görme eğilimi var. Ben kendi adıma, isteyerek ve bilerek çocuk sahibi oldum. Evet, çok da zor. Hiç kolay değil. Zaman zaman çok da korkuyorum, onu iyi yetiştirebilecek miyim diye. Ay çok kutsal filan deyip zorluğunu yadsıyamam ama, kızımın yüzüne baktığımda  çok mutlu oluyorum ben. Onun büyüdüğünü, birlikte yolculuklara çıktığımızı, güzel vakit geçirdiğimizi, nefis muhabbet ettiğimizi hayal ediyorum. Gülümsüyorum. 

Proje anneler gibi 'şahane' yetiştireceğimi, mükemmel olacağını filan da iddia edemem. Ben mükemmel değilim ki. İyi ve mutlu bir insan olsun yeter. 

Çocuk yapanın da yapmayanın da kınandığı tuhaf bir dünya bu. Ne 'Annelik ah çok kutsal, ondan önce eksikmişim' abartmaları tarafındayım, ne de 'Ayh, ne banal, niye çocuk getirilir ki bu dünyaya, hıh' burnu havadalıkları hoşuma gidiyor. Kızım hayatımda olduğu için mutluyum,  zorlandığım yerler de var. Yok değil. Kimse bunlardan nahsetmiyor gerçi, makyajlı, kurgu lohusa fotoğraflarında bu anlar yok. Ağlayıp da susmadığında, ateşlenip de ben n'apacağımı bilemediğimde ya da aşı olurken canı yandığında kendimi fena hissediyorum. Sonra birden, o komik suratının ortasında ışıyan bir gülümseme beliriyor ve sırıtıveriyorum. Uyurkenki o yüz ifadesine bakıyorum, belki de huzur böyle bir şeydir diyorum. 





Şaka bile yapamadan 1 Nisan da bitti. Zaten milletçe şaka kaldıracak halimiz de kalmadı. Beceremiyoruz öyle komiklikleri, hayatımız Zaytung olmuş. Ortaokuldayken Alman öğretmenimizin sandalyesine şaka olsun diye uhu sürmüş bir arkadaşımız vardı. Ne salakça. Kadın da gülmemiş, ortalığı ayağa kaldırmıştı zaten. Topluca sınav kağıdına balık çizelim dediydik (düşündüm de o da salakçaymış), onda da inekler çark edip kağıtlarını bilgilerle doldurdular. Şaka yine kaka oldu. Velhasıl, şaka bizim neyimize. 

Neyse, yatıyorum ben. Obi yanımda horluyor. Kızın süüüt diye ağlamasına da az kaldı. Ekşınsız bir güne uyanır mıyız acaba? Kısmet...

4 yorum:

  1. Huzuru hiç bozulmasın, yarınları aydınlık olsun, Defne'nin de, diğer Defne'lerin de...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Defne'nin, Maya'nın, tüm çocukların... Güzel günler görürler umarım hepsi.

      Sil
  2. annelik hakkında ne güzel yazmışsın...sana katılıyorum...
    türkiye de ekşınsız gün olmayacak sanırım :(((
    depresifleştiriyor bu ülke...zaten musaitim....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İnsan yaşadıkça öğreniyor, ama bazıları da hakkaten abartıyor yahu. Ekşınlardan yıldım, haber izlemek asabımı bozuyor. Sen bozma moralini, dayanmak şart. Çocukların iyi günler görmeleri tek dileğim. Bizden daha şanslı olurlar umarım.

      Sil