Bu aralar sabahın dördünde beşinde uyanıp bizi zombiye çeviren, kör karanlıkta evin içinde heyecanla paytak adımlar atıp oyun oynayan kızımın poğaça ayaklarını bırakıp kargalarla işe geldim. Kuzu, ananesine emanet.
Bense bir yandan bunları yazıp bir yandan da anne poğaçası eşliğinde su içiyorum, zira çay insanı değilim pek. Aslında kitap okuyasım var, belki onu da yaparım. Güneş gözüme giriyor bir yandan, böyle Aralık'a can kurban. Bütün bir yılı yemişiz, kalmış şurada bitmesine 1 hafta. Listeler, kırmızı donlar, süsler, ışıklar, kar küreleri zamanı gelmiş de geçiyor.
Bense bir yandan bunları yazıp bir yandan da anne poğaçası eşliğinde su içiyorum, zira çay insanı değilim pek. Aslında kitap okuyasım var, belki onu da yaparım. Güneş gözüme giriyor bir yandan, böyle Aralık'a can kurban. Bütün bir yılı yemişiz, kalmış şurada bitmesine 1 hafta. Listeler, kırmızı donlar, süsler, ışıklar, kar küreleri zamanı gelmiş de geçiyor.
Ofisteki motivasyon yemeği geyiği, yerini yılbaşı heyecanına bıraktı. Topluca motivasyon yemeğine gidildi, göbekler atıldı; şirket parasıyla dandik mekanlarda eğleniliyormuş gibi yapıldı. Ben hariç.
Hep komik geliyor bana bu zorlama ofis icatları. Yani hafta içi, epeyce uzun zamanı -mecburen- birlikte geçirdiğim insanlara zor tahammül ediyorum zaten. Bunu itiraf ettiğim için üzgün olmalıyım belki de ama, dürüst olmak gerekirse maalesef durum bu. Bir de akşam onlarla dansöz eşliğinde yemek yemek, şarap/rakı olsa bile çekilmez geliyor. Beleş yemek-içki için o ka eziyet çekilmez. İş arkadaşlarıyla motive olur mu insan yahu?! Ben olmam misal.
Herkesin "Ay motive olacağız akşam" diye, işe şıkır şıkır giyinip dolma fönlü saçlarla gelmesi bir tek beni güldürüyor galiba. İşte bunlar hep yabanilik. Yoksa ben bilmez miydim fönlü saçlarım ve en sahte gülümsememle "Ah çok eğleniyoruz ki biz" fotoğrafları çektirip 3 dakika arayla instagram'a koymayı?
Ofis kankalığı diye bir şey var, ama aslında çoğunlukla çok ikiyüzlü bir şey, kabul edelim. Sigara arasında dedikodu yapıp güldüğün insana toplantıda iş yıkmaya, maille laf sokmaya ya da imalı laflar etmeye kasmanın nesi samimi? Bırakınız rica edicem.
Ofise benden sonra gelen stajer kız bile sabahları milletin masasına bakıp "Kaç kişi var sayacağım" diyor. Dedim bi sakin, herkes kendinden sorumlu; bu ne heyecan... Bütün gün uyuyorsun (gerçekten uyuyor) zaten, sana ne oluyor yahu?!
Kurumsal sıkıntılar.. Yarı zamanlı çalışıyorum çocuktan bu yana, kendi danışanlarımı görüyorum, en fazla su almaya kahve almaya giderken 1-2 meslektaşımı görüyorum, patronu görsem aslında iyi olacak süpervizyonsuz dalgalı bir denizde yüzmekten bıktım. Ve evet, işin tek güzel yanı koşa koşa kreşe kızı almaya kapıya çıktığım an.. Ama iş olmasa da evde deliririz bizim gibilere müstahak ;P
YanıtlaSilKurumsaldan ziyade, egosal ve beşeri sıkıntılar... Yarı zamanlı çalışma ya da çalışma saatlerimi işe göre belirleme şansım olsaydı, bunlara daha az maruz kalırdım sanırım. İşin en güzel yanı, benim için de eve gidip kızımı kucaklamak. İş olmasa deliririz tamam ama, böyle insanlar da ömür törpüsü yahu :)
Silburaları ben de unutmuşum, görünce öyle mutlu oldum ki.. hele bir miniğin hayatına girmesine heyecanlandım, diğer kötü şeylerin üzerinde durmadım, hepsi geçer çünkü, hele bir annenin gözü kulağı üzerindeyse minik defnenin, her şey güzel olur onun için. eski dostumu görür gibi sevindim, okuduğum her şeye son bir kaç yazı içindeki. arayı açtık ve benim hatamdır. ne güzelsin, kızın ne güzel, hayata bakışın ne güzel. hep öyle kalın. mutlu güzel sağlıklı bir aile olarak.
YanıtlaSilaylak kedi.
Umarım senin buraları unutmanın sebebi tatsız bir şeyler değildir. Ben de mesajını okuyunca mutlu oldum, özlemişim. Nerelerdesin, iyi misin? Evet, minik bir Defne'miz var artık hayatımızda.Varlığıyla mutlu eden, hastalığı ile korkutan savaşçı kızımız. Annemden başkasına emanet edemedim, ikisi de memnun sanırım hayatından.mçok teşekkürler güzel dileklerin için, içim ısındı :) Hata olur mu, bazen uzaklaşıyor insan herkesten, her şeyden. Yeni yıl hepimize umut ve iyilikler getirsin. Arayı açmayalım ;)
Silmerhaba yazılarınızı çok özlemişim. tam da iş hayatıyla ilgili içimden aynı şeyleri geçirirken bu yazıyı okumam da çok ironik oldu. ben henüz 6 aydır kurumsal hayatın içindeyim ve şimdiden insanlardan ve egolardan oldukça iğrendim. neyse iç sıkan konular bunlar. evin içine girince her şey unutuluyor nasılsa.
YanıtlaSilsizin minik'e bol öpücükler bu arada, sevgiler! :)
Merhaba en sevdiğim mahlaslardan birinin sahibesi :) Teşekkür ederim; ben de özlemişim yazmayı, buraları. İş hayatı dipsiz bir kuyu gibi bazen. 6 ay, oo hayırlı olsun ve de kolay gelsin. İnsanlarla egolardan iğrenmemek mümkün değil, tek çare yok sayarak kendinize minik bir sığınak yaratmanız. Ancak böyle kirin üstünüzden kayıp gitmesini ve size/ruhunuza yapışmamasını sağlayabilirsiniz. Dedikodu, ikiyüzlülük, ayak kaydırma, yalancılık... hepsine rastlamanız olası. Derler ya ofisten çıkınca şalteri kapatın diye, aynen öyle. Yaklaşık 15 yıldan sonra naçizane tavsiyem budur :) Benden de güzel dilekler, sabırlar ve sevgiler ;)
SilKulaklığı yasakladılarsa .... ben arada yine de kullanıyorum valla napiyim.. müzik beni mutlu ediyor..
YanıtlaSilCall center olmadıkça yasaklamaları çok saçma ama, nasıl bir işyeri orası :( Kullan tabii! Müzik ruhun gıdası, hayat güvelerinin ilacıdır.
Sil