Dün ofise pırıl pırıl havada güneş gözlüğü ve sandaletle gelip, yine sandaletle ama bu kez sağanak yağmur ve şemsiyeyle çıktım. Beyle yemek için gittiğimiz yere adımımızı atmıştık ki sağanak
coştu, peşinden dolu başladı. Yemek boyunca da dinmedi. Biraz sakinledi gibi oldu, çıksak mı artık
derken bir daha dolu indirdi. Sokaklar şelale. Eh, adamlar bütün akşam
çay ve fırında tahin helvası ikram etmez, eve gitmemiz lazım. Durur gibi
olunca çıktık, ama gökgürültüleri susmadı. İstanbul havası dalga geçiyor insanla. Yok HES, yok 3. ama dünyanın eeen büyük havaalanı için katledilen Kuzey Ormanları, yok nükleer ısrarı, doğayı çıldırttı işte. Haziran'da hortum, dolu... Durmak yok, yola devam. Bravo.
Arada şu cimcimeyle mercimeğini gördüm, anne iyi yetiştirmiş; yavrular ayak sesi duyunca pıtır pıtır kaçtı; bir tane meraklı arkadan bakakaldı sadece. Çok güzellerdi. Ben kedilere hallenirken, yanımıza yanaşan bir amca "Alman kedisi bu, çok da iyi bakıyor yavrularına" dedi. Alman kedisi? Hmm, peki, iyi akşamlaaar...
Geçen gördüğüm şu haritaları yazacaktım asıl. Eh, İstanbul'da gezecek yer çok. Ama içinde yaşayanlar olarak, günlük koşturmaca yüzünden biz bile çoğu mekandan haberdar olamıyoruz. Mantar gibi yeni mekanlar bitiveriyor her yerde. Turist kafasıyla gezmek, sokaklarında kaybolmak istiyor insan. Ama trafik, ciddi bir engel. "Şuraya gitsek?" "Of, şimdi çok trafik vardır orda" Kendi kendine ket vurma hali... En güzeli vapur. Püfür püfür...
Arada şu cimcimeyle mercimeğini gördüm, anne iyi yetiştirmiş; yavrular ayak sesi duyunca pıtır pıtır kaçtı; bir tane meraklı arkadan bakakaldı sadece. Çok güzellerdi. Ben kedilere hallenirken, yanımıza yanaşan bir amca "Alman kedisi bu, çok da iyi bakıyor yavrularına" dedi. Alman kedisi? Hmm, peki, iyi akşamlaaar...
Geçen gördüğüm şu haritaları yazacaktım asıl. Eh, İstanbul'da gezecek yer çok. Ama içinde yaşayanlar olarak, günlük koşturmaca yüzünden biz bile çoğu mekandan haberdar olamıyoruz. Mantar gibi yeni mekanlar bitiveriyor her yerde. Turist kafasıyla gezmek, sokaklarında kaybolmak istiyor insan. Ama trafik, ciddi bir engel. "Şuraya gitsek?" "Of, şimdi çok trafik vardır orda" Kendi kendine ket vurma hali... En güzeli vapur. Püfür püfür...
İllüstratör Murat Palta'nın çizdiği, Eda Demir ve Cansu Elter'in editörlüğünü yaptığı "İstanbul'un Haritaları", bu anlamda eğlenceli bir çözüm sunmuş. Sürekli güncellemek gerekse de...
Minyatür tarzında ayrı ayrı kahve, kebap, sanat, bira ve konser mekanları, parklar, bisiklet rotaları, metro, semt semt İstanbullu ve turistlerin gözünden İstanbul haritaları hazırlanmış. Nerede kahve-bira içelim, nerede leziz kebap yiyelim, hangi sanat galerisini gezelim, hangi parkta ağaç dibine yayılalım, nerede hangi konseri izleyelim... hepsinin cevabı bu nostaljik görünümlü haritalarda...
Via
Çok hoş bir çalışma olmuş :) çok sevdim..
YanıtlaSilBen bugün üşüdüm yaa oysa dün terlemiştim epey..vucudumun da kafası karıştı artık :)
Benim de çok hoşuma gitti, Osmanlı minyatürleri gibi...
SilÇantamda güneş kremi, güneş gözlüğü, şemsiye, hırka... hepsi var. Haminnelere döndüm :) Onu çıkar, öbürünü giy; onu kaldır, şemsiyeyi aç, aa!