Evdeki çalışmalar son sürat olamasa da, kaplumbağa süratinde hızlanarak devam ediyor. Nedir misal? Eski çalışma odasını (yani müstakbel bebek odasını) boşaltmaya çalışmak gibi... Hanfendinin üstüne DVD, ayaklarına kitap örtmeyelim diye uğraşıyoruz hep. Ikea evimizin her şeyi, bir şey eksilince yine ilk koşulan yer. Olmasa, n'aparmışız bilmem. Kitaplarda bile adı geçiyor artık, dolapları o kadar meşhur. Leylak Dalı'nın okuduğu "Bir Ikea Dolabında Mahsur Kalan Hint Fakirinin Olağanüstü Yolculuğu"nu merak ettim. İlk Salt Robinson ziyaretimde alayım. Üşenirsem de eğer, internetten.
Çalışma odasındaki, kışlıkların olduğu eski dolap, bey kendisini kapalı balkona kurmaya çalışırken parçalandı. Ağır ve hantal bir şeydi de zaten. Ama onu dar alana kurmaya uğraşırken hayattan tiksinen beyin parçaladığından şüphe ediyorum birazcık. Hop Ikea'ya git; yenisini, daha hafif ve ucuzunu al, mis. Ikea'nın, pek sevmediğim hurç mantığına yeni bir açılım getiren kutularını da sevdim, dağınıklık topluyor hakkaten. Kışlık paltolar yeni dolaba sığdı, o kutulara da bilumum ıvır zıvır doldu. 1. evre ucundan tamamlandı sayılır. Uyku tulumları, çadırlar, matlar da şimdilik bir yerlere sığıştı. Yaşasın dolapların kullanılmayan üst rafları ya da tavanla arasında kalan o en tepeleri, bugünler için lazımmışsınız!
İnsan yıllar içinde neler biriktirdiğine şaşırıyor. O kadar çok şey, o an anlamlı geldiği için saklanıyor. Anı deniyor, hatırası var deniyor. Halbuki çoğunun yok. Yıllar sonra baktığında çoğu hiçbir şey ifade etmiyor. Hatta bazısı içini acıtıyor, canını sıkıyor. O kadar çok şey çıkıyor ki dolaplardan, kutulardan... Dünya kadar ıvır kıvır. Bundan sonra kitap dışında bir şey biriktirmemeye karar verdik. Gazete, yayınevi ve dergide çalıştığım dönemlerden kalan bir sürü kitap var okumadığım ve okumayacağım. Onları da eleyip yine okullara göndereyim.
Bu ara, o ne zamandır devam eden kitap okuyamama halinden sıkıldım, aldıklarım hevesimi artırdı. İşyerinde oku-yaz, gerisine hal kalmıyor. Beyin başucunda bu kitap var, Robinson'dan aldı. Duygulandım görünce. Bebek, hamilelik vs pek okumazken ben, o olaya girmiş :) Neyse, 3 ayım daha var.
Bu ara, o ne zamandır devam eden kitap okuyamama halinden sıkıldım, aldıklarım hevesimi artırdı. İşyerinde oku-yaz, gerisine hal kalmıyor. Beyin başucunda bu kitap var, Robinson'dan aldı. Duygulandım görünce. Bebek, hamilelik vs pek okumazken ben, o olaya girmiş :) Neyse, 3 ayım daha var.
Balkondaki kışlık dolabının üstüne konunca kutular, Yoda hemen kutuların tepesine zıpladı, bir baktı, kokladı. Beğendi ki, devirmeden geri indi. Umarım bir dahakine içindekiler de onunla beraber inmez. Daha önce kediden aşırı korkan bir arkadaşımız yüzünden yatak odasına kapatmak zorunda kalmıştık kendilerini. Daha 1 saat olmadan, gardırobun üstünde emanet duran koca hurcu ikisi birden üstüne atlamak suretiyle indirdilerdi. Totoş araplar.
Derinliklerine daldığımız çalışma odasından yüzlerce DVD, dergi, plak, CD, kaset, kamp malzemeleri, elektronik zımbırtı çıktı. İki
arşiv birleşince dağlar ediyormuş. Tüm bunları
'verilecekler', 'atılacaklar', 'kalacaklar' diye tasnif etmeye uğraşıyoruz. Üstlerine kağıtlar yapıştırdım karışmasın diye. Giysiler yine Açık Gardırop'a, dergilerle kitaplar bir okula ya da sahafa, fazla DVD'lerle CD'ler eşe dosta ya da başka bir yerlere.
Dün gecenin bir vakti, kucağımda kutular... Babamın verdiği bir şeyler çıktı elimdeki kutunun içinden, dağıldım. Yanımdaki çöp torbasına girmek istedim o an. Bir eşya bile insanı nerelere götürüyor. Dedim içimden niye yok, nerede şimdi, neden göremiyor torununu? Sorular sorular... Yeter dedim bu akşamlık bu kadar tasnif, toplama. Bir şeyler okumaya karar verdim. O da olmadı, bir çikolata yiyip uyumuşum. Çikolata hareketlendirdi cimcimeyi. Evin her tarafı darmadağın kaldı, toplanacak inşallah bir ara. Toplanır di mi?