Soğuk, kara bulutlar ve yağmur... Oy, hava pek iç karartıcı yahu. Ama yarın cumartesi, mesudum. Dün, 1 güncük tatilden sonra Pazartesi kılığında bir Perşembe'ydi zaten. Hafta sonu çabucak geçti ama neyse hemmen yenisi geldi. Bu aralar zaman hızlı mı geçsin istiyorum yoksa yavaş mı, kararsızım. Daha bir sürü işim var, çabuk geçmesin!
Her sabah yağmur trafiğine söylenip bu şehirden nefret ederken, İstanbul'u bırakıp sakin yerlerde hayat kuran arkadaşlarıma özeniyorum. Bir gün biz de kıracağız şeytanın bacağını, şemsiye kadar da olsa bir bahçemiz olacak; benim hala umudum var.
Geçen hafta sonu güneşli bir Cumartesi'ydi ama temizlikle geçti. Cimcimenin çamaşırlarını yıkayıp astım. O kadar minikler ki, mandalsız durmadılar bile. Aynı gün akşam olmadan yatağı dolabı vs geldi... Ananemin deyimiyle çeyizi :) Eh odası gelince de, bir şeyleri daha tamam oldu hissi geldi bana. Sevindim kendi kendime.
Her sabah yağmur trafiğine söylenip bu şehirden nefret ederken, İstanbul'u bırakıp sakin yerlerde hayat kuran arkadaşlarıma özeniyorum. Bir gün biz de kıracağız şeytanın bacağını, şemsiye kadar da olsa bir bahçemiz olacak; benim hala umudum var.
Geçen hafta sonu güneşli bir Cumartesi'ydi ama temizlikle geçti. Cimcimenin çamaşırlarını yıkayıp astım. O kadar minikler ki, mandalsız durmadılar bile. Aynı gün akşam olmadan yatağı dolabı vs geldi... Ananemin deyimiyle çeyizi :) Eh odası gelince de, bir şeyleri daha tamam oldu hissi geldi bana. Sevindim kendi kendime.
Laf lafı açtı, biz mutfakta muhabbet edip çayın demlenmesini beklerken Saçaklı Hanım'ın önce omzuna, sonra kafasına çıkıp balkon kapısına tırmanmaya çalışan şaşkın Obi, inmeye çalışırken ay ay diye epeyce bir panik yaşadı. "Kuşlar" filminden bir sahne sanki, kızı didikler gibi görünüyor ama tamamen şapşallığından. İnmek isteyip beceremedi bir türlü. Ama söz verdi bana, bi daha yapmayacakmış...
Saldırıya maruz kalan Saçaklı bir de güzel hediye getirmiş cimcime hanıma, bayıldım. Maaile bizim olduğumuz bir body. Mandal kıyafetlerinin arasına koydum, burdan da teşekkür ederim tekrar. Yanındaki yeşili de sevgili Leylak Dalı göndermişti, ikisi de minnak gardırobumuzun favori parçaları :)
Evdeki araplar yetmiyormuş gibi, bahçede de bir tane var. Bizim arabanın üstünden inmiyor, sıcak yer arıyor garibim. Ama azıcık suratsız, çaydanlık gibi oturuyor sürekli kaportada.
Başka neler oldu? Kafamı toparlayamıyorum... Hah! Ne zamandır görüşmediğimiz arkadaşlarımızla buluştuk Çarşamba günü. Yaşlandığımı o zaman anladım. Eskiden barlarda meyhanelerde buluşup birlikte Kaş tatillerine çıkarken, şimdi çocuk oyun alanı olan kahvaltılık mekan bakmaya başlamışız, tey teey! Masadaki toplam 6 arkadaştan 2'si hamile, 3'ü çocukluydu. Görünmeyen nüfusla epey kalabalıktık.
Akşamın 9'unda 10'unda uyuyakaldığımdan bu ara evde film izlemiyorduk, Tom Cruise ile Emily Blunt'ın uzaylı yaratıklarla dolu bilim kurgusundan (The Edge of Tomorrow) sonra normal bir film izleyesim gelmişti. Eh, Hobbit'in sonuncusu da Aralık'ta gösterime gireceğinden ve biz o aralar başka Hobbit'le uğraşıyor olacağımızdan, indirdiğimiz filmlerle yetinmemiz icap ediyordu. Geçen akşam "The Fault in Our Stars"ı izledik. İçinde hastalık olan filmleri pek sevmem, hele bu ara içim hiç kaldırmıyor. Bu film John Green'in romanından uyarlanmış, kitabını okumadım. Evet ergen var, hastalık var, gözyaşı var ama nedense çok ajitasyon soslu gelmedi bana. Romantik film, her daim bünyeye iyi gelir. Bey bile 'kız filmi' diye dalga geçmeden izledi.
Bazı laflar çok güzeldi, başroldeki kızla oğlan da güzeldi. Hatta oğlan azıcık Marlon Brando'nun gençliğine benziyordu. Müzikleri de hoş. Ne bileyim, sevdim ben. Aşağıda da tanıtım filmi var, belki siz de seversiniz.
Gündemde bir sürü korkunç şey var, hepsi hakkında diyecek bir sürü şey de var. İnsanın içi tükeniyor artık bu ülkede. Dışarılara bakarsak Uruguay Devlet Başkanı Jose Mujica'nın görev süresi dolmuş. Biliyorsunuz, dünyanın en fakir devlet başkanıydı ama maaşının yüzde 90'ını fakirlere dağıtıyordu. Sempatik ve mütevazı bu insan, koltuğa yapışanlara alışık bizlerin şaşıracağı bir şekild yeniden aday olmayıp yerini başkasına devrediyormuş. Kendi isteği ve iradesiyle! Güle güle Pepe, varlığın bile birçok insan için Uruguay'a yerleşmek isteme ve umut kaynağıydı.
Eh, Ekim de böyle bitsin madem...