"Kentlerin havaalanlarından çok düş alanlarına gereksinimi var.
Yeni düş alanları yapılmalı, olanlar restore edilmeli ya da tümden
yok edilmeli..."
Nilgün Marmara
Üçüncü havaalanı için onca ağaç kesilir, onca kuş yuvasından edilirken, bu hoyrat devir için ne kadar naif bir dilek düş alanı... Nilgün Marmara okumak da, biraz Tezer Özlü, azıcık da Sylvia Plath okumak gibi. O hassas kırılganlık, öfke ve meydan okumaları benzeşmiş sanki. Daha 30'una değmeden göçüp gitmeyi seçen Nilgün Marmara'nın ölüm yıldönümüydü dün. 13 Ekim 1987'de, 29 yaşındayken Kızıltoprak'taki evinin 5. katından bıraktı kendini. Tanıklar demiş, yere düşerken hiç çığlık atmamış.
Böyle demiş onun için Cemal Süreya:
Nilgün ölmüş. Beşinci kattaki evinin penceresinden kendini aşağı atarak
canına kıymış. Ece Ayhan söyledi. Çok değişik bir insandı Zelda.
Akşamları belli saatten sonra kişilik
hatta beden değiştiriyor gibi gelirdi bana. Yüzü alarır bakışlarına çok
güzel ama ürkütücü bir parıltı eklenirdi. Çok da gençti. Sanırım otuzuna
değmemişti daha. Ece ile gergedan için yaptığımız aylık söyleşide ondan
söyle söz ettim: bu dünyayı başka bir hayatın bekleme salonu ya da
vakit geçirme yeri olarak görüyordu. Dönüp baktığımda bir acı da
buluyorum Nilgün’ün yüzünde. O zamanlar görememişim. Bugün ortaya
çıkıyor.
ne güzel kadındır Nilgün Marmara. Sylvia Plath'in aklını türkçe okuyabildiğim kadın. Sözcükleri anlamaya çalışırken içime işlemesini sağlayan, ruhumun yorulduğu bazı adamlar vardı ama tek kadın bu galiba.
YanıtlaSil.. *bir çocuk demiş
Okuması iç burkan dizelerin sahibesi. Ne güzel demişsin "Sylvia Plath'in aklını Türkçe okuyabildiğim kadın." diye. 29 yaşında bunları yazması...
Sil"Ey, iki adımlık yerküre, senin bütün arka bahçelerini gördüm ben!"
"Burada daha ne kadar öleceğim... Gökyüzüyle yeryüzü arasında bulutu haraca kestiğiniz bu yerde"
Birisi demiş, yol yakınken dönmüş diye. Üzücü.