31 Ocak 2017 Salı

Hayatım roman mı #3

İstanbul'da hava güneşli ve fekat ayaz mı ayaz. Ocak'ın da son günü. Yetti bu ka kış, bahar gelsin çimlere yayılalım. Sabah işe gitmek için evden çıktığımda Defne hala mışıl mışıl uyuyordu. Gece uyumak bilmediğinden... Onu görüp öyle gitmek istiyorum işe, aklım kalıyor. Ama uyanıkken de arkamdan melül melül bakması ya da "Anne gitme" demesi içime dokunuyor. Neyse, geldik dükkana....

Kitap okuyamıyordum ne zamandır, ofisçe verilen toplu idefix siparişi sayesinde beklediğim birkaç kitapla birlikte, merak ettiğim Han Kang'ın Vejetaryen'ine kavuştum. Man Booker ödüllü bir kitap, güzel işler basan April Yayıncılık'tan çıkmış. Heyecanlı gidiyor şimdilik. Sıradan hatta silik sayılabilecek bir kadının, gördüğü rüya sonrasında vejetaryen olması ve yaşadığı değişimi kocasının gözünden izliyoruz. 'Ürkütücü bir yolculuk' denmiş, bakalım.



Defne de ona aldığım kitaba bayıldı. Dün gelir gelmez kucağıma kıvrıldı, beraber okuduk. Bütün gece de elindeydi, sayfaları çevirerek kendi kendine anlatıp duruyordu. Evdekiler yetmezmiş gibi kitap da kara kedili. Ama hikaye çok sevimli. Adı Çok Yaramaz Kedi, Nar Çocuk'tan çıkmış. Ödüllü bir kitap, çizimleri çok güzel...



Kaplumbağa hızıyla takip ettiğim çelıncda daha 3. sorudayım, rezillik. Devam ediyorum. 


Tezer Özlü'yü severim, sevdiğim başka yazarlar ve kitaplar da var ama "Yaşamın Ucuna Yolculuk"un yeri ayrı. Hayatımız bir yolculuk ve yıllar geçtikçe de sonuna doğru yaklaşıyoruz. Yolculuğun tadı ise yol arkadaşlarıyla çıkıyor. Yol, öyle çekilir hale geliyor. Yolda izlenen manzara da, yol da, yol arkadaşları da değişiyor zamanla. Kimi zaman trenle ağır aksak ilerliyor hayat, kimi zaman uçakla havadan bakıyoruz kendimize. Kimi zaman eksiliyor yol arkadaşları, kimi zaman beklenmedik yoldaşlar ekleniyor.

O yüzden hayatım kitap olsa adı "Yaşamın Ucuna Yolculuk" olurdu sanırım. Türü de deneme. Deneyerek yaşıyor, yanıldıkça öğreniyorum. Deneye yanıla yaşıyoruz hepimiz. 

"Yaşamın daha doğrusu yaşamın ortasında, tüm özlemlerimin doyumsuz kaldığını nasıl da algılıyorum. Ama artık yorulmaksızın aramak yok. Aranan yaşantılar arandı. Yaşandı. Bir kısmı gömüldü. Yeniden toprak oldu. Canlılıklarını duyduğum, canlılıklarını birlikte bölüştüğüm birtakım insanlar gitti. Onlar adına, onları da özlemek, onlar için özlemek, onlar için de sevmek. insan yaşamının mutlak en önemli olgusu sevilen bir insanı özlemek, istemek. Onun yanındayken de özlemek, istemek. Oysa yaşam genellikle insanın bir başına kalması. Uykuda. Uykuyu ararken. Derin uykuların ötesinde bile zaman zaman düşünde sezinlemiyor mu insan bir başınalığın çaresizliğini?"

Yolumuz açık, yolculuğumuz keyifli olsun madem. Çelınclara gelesi ben, artık işe döneyim. Arada Defne ile telefonda konuştum, "Günaydın" dedikten sonra "Kolay gelsin annecik" dedi. Bugünlük gıdamı da aldım, sırtım yere gelmez. Okunacak yazılar, edit edilecek metinler, yazılacak sloganlar beni bekler. Kalın sağlıcakla.

4 yorum:

  1. Vejeteryan diye bir Japon filmi izlemiştim üniversitedeyken. onun da konusu buna benzerdi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 'Ürkütücü' filan diyor zaten, kadın bıçağı kapıp kocasını filan doğramıyordur umarım :)

      Sil
  2. Hepimize keyifli yolculuklar o vakit :)
    Mesleğinizi çözemedim ama o da keyifli bir şey sanki :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Olabildiğince keyifli en azından :)
      Editörüm, yazmak işe dönüşünce çok da keyifli olmuyor aslında.

      Sil