4 yıl önce bugün Çıldır Gölü'nün üzerinde, sonsuz ve pofuduk bir beyazlığa doğru yürüyormuşum. O güzel Kars seyahatinden beri bir yere de kıpırdamadım, hamilelik-bebek vs... Sonra da tuhaf bir içe/eve kapanma hali. Bahar bi yeşillenme, tabiata kendini atma, kabuğunu çatırdatarak kırma, bi silkinip kendine gelme umudu taşıyor en azından.
Çelincda 4. soruya geldim, 12 gün filan gerideyim galiba. Ha gayret, bitirebilirim sanki.
Etrafımdakiler bana bir sorunun çözümü için geliyor mu, öyle bir Gülşen Abi durumum var mı; şöyle bir durup düşündüm. Hayatımda yeri olan her insanın sorusuna-sorununa 7/24 açığım. Telefonla olur, whatsapp dürtmesi olur, kapıya dayanıp dertleşmek olur... Elimden geleni yaparım. Ama ne kadar işe yarar, bunu ölçmenin bir yolu yok. "Can sıkıntısı ya da mutluluk anında sohbet için kapısını çalınız" insanı olmak, beni çok mutlu ederdi.
Kitaplarla (tavsiye vs) ya da dilbilgisi ile ilgili sorular geliyor işimle ilgili olduğundan kelli ama, iki alanda da iddialı olduğumu söyleyemem. Haşa, illa daha bilgili/donanımlı kimseler vardır, ama çevrelerinde ben olduğumdan n'apsın garipler :)
Bir de sevdiğim insanlara hazırladığım ve çok da keyif alarak, kalp çarpıntısıyla gördüklerindeki tepkilerini beklediğim hediyelerden ötürü (eşimle ikimize özel dergi, kızıma fotoğraflardan yılbaşı ağacı, annemle babama içini elle yazarak hazırladığım kitap vs) böyle bir şey hazırlamak istediklerinde fikir danışmak için gelen arkadaşlarım var. Ama bunlar sorun değil, soru aslında. Danışma ihtiyacı. Kimin ne yarasına merhem olmayı başardım şu hayatta, cidden bilemedim şu an.
Genelde mevzu karışıksa, şöyle hayret eden bir ifadeyle dinliyorum anlatılanları.
Kitap mı seçilecek, bütün kitaplığımı gözden geçirip kitap sitelerine bakıp favorilerimi düşünüp listeler yapar yollarım :) Liste yapmak demek ben demektir çünkü. Bir de evcil hayvan danışmanı gibi oldum, ofisin orada kediye araba çarpar beni çağırırlar, kutu bulur arabalı arkadaşı ikna edip veterinere götürürüz. En son bugün, çalıştığım kurum bahçedeki kedileri tuzaklı kafesle bir (neresi o yerler? bilemiyoruz) yerlere götürüyor diye twitter'dan haklı tepki gösteren hayvanseverlere ne cevap yazsak diye bana sordular, dedim ona bir şey yapamam çünkü o tuzaklı kafesleri benim de tekmeleyesim var. Ne zararı var bahçedeki 2-3 kedinin?!
İlişkilerden, memleket meselelerinden, hayattan zaten hep konuşuyoruz ama bu konularda hepimizin kafası karışık. Kimsenin diğerine tavsiye verecek hali yok, anca dinleyip fikir beyan edebiliyoruz. Bizim gibi düşünmeyenleri ikna edebildiğimiz yok, kalanlarla da anca ağlaşabiliyoruz.
Yazıların gibiyse sohbetin (ağırbaşlı, sadece dinlemeyi de başarabilen) bence dertlere farkında olmadan çare olman olası.. Ondan aklına gelmemiştir..
YanıtlaSilTeşekkür ederim, utandım okuyunca... Aslında pek ağırbaşlı sayılmam, belki yaş ilerleyip anne de olduktan sonra bünyeye bir ağırlık gelmiş olabilir. Konuşarak olduğu kadar sadece dinleyerek bile şifa olan insanlar var, onlara çok imreniyorum.
Sil