4 Temmuz 2018 Çarşamba

İç şişmesi

Artık haberleri izleyemiyorum. Kızım izlemesin/duymasın diye uğraşıyorum. Haftalarca aranan, aranıp da bir türlü bulunamayan o çocukların canlı kalabileceğini düşünmüyordum ama, içimde ufacık da olsa bir umut vardı. Belki insafa gelip de bırakırlar diye. Bırakmadılar. Sağ komadılar el kadar bebeleri. Günlerdir o kadar çok şey okudum ki o çocuklarla ilgili... İçim çürüdü. Fotoğraflarına bakamıyorum.

"İdam gelsin!" naraları atılıyor, evet insan öfkeleniyor, kendi çocuğunu da düşününce hele, çıldıracak gibi oluyor ama çare idam değil. Bu haberlerin özellikle gözümüze sokulduğunu, idamı getirmek için ön hazırlık olduğunu düşünüyorum ben de. Bu kuzular ne yazık ki daha önce de kaçırılıp öldürülüyordu, bu kadar haberimiz olmuyordu sadece. Yavaş yavaş bizi bu idam fikrine alıştıracaklar. Acıyı, öfkeyi, lince hazır kitleyi kullanarak razı edecekler. Sonra gelsin gazeteciler, gitsin muhalifler...

Yoksa çocuk cinayetlerini önlemeyi 'gerçekten' düşünen; o vakıflarda, kurslarda olanlara göz yummaz, "Bir kereden bir şey olmaz.", "Çocuğun ve ailesinin rızası var." demez, diyemez. Vicdanı olsa, verilen önergeler oylanırken reddetmek için kaldırmaz o vicdanına koymadığı elini. Hadım da çare değil. Adamın cinsel hayatı bitmiş bitmemiş, kime ne! Şeriat ülkesi değil burası, orasını burasını kesmekle olacak iş değil. Tecavüz edenin çükünü, hırsızlık yapanın elini kesseydik ülkenin yarısı çolak kalırdı.


Selçuk Demirel
Şiddet gören çocukların şiddet gösteren yetişkinlere dönüşmesini önlemeli önce. Şiddet şiddeti doğuruyor. Ya da erkekliğe çok fazla anlam yükleyen, oğullarını öyle yetiştirenlerin kafasını değiştirmeli. Erkek evlat diye ağaca çıkan, oğlu olunca da deliren insanların kafasını. Nasıl olacaksa o artık... Her şey ailede başlayıp bitiyor. Sevgi görse, değerli olduğunu hissetse, böyle mi olur? Sanmıyorum olacağını... Sevgi derken abartı zırvalıklardan, pipisi var diye egosunu göğe erdirmelerden bahsetmiyorum.

Oğlunu sünnet ettirdi diye arabasının arkasına "Kızlar merak etmeyin hepsini kestirmedim. Şimdi attığım çığlıklar, ileride attıracaklarımın teminatıdır" gibi manyak yazılar yazdıran ana babaları eğitmekten başlamalı önce. Şaka sandım ama varmış böyle insanlar, alkışlıyorum kendilerini. Paşanızın, aslanınızın kestirdiğiniz o çok kıymetli uzvunun bir kısmını pilava, kalanını da buzluğa koyun. Arada çıkarıp bakar, gururlanırsınız. Erkek doğurmuşsunuz, boru mu? Değil! Y. Efe'yi de ilerde haberlerde, olmadı 3. sayfada görmezsiniz umarım. Çükü çeki olmadan da değerli olabilir evladınız, önce insan olsa mesela. Karşısındakine insan gibi davransa, pipisini beyninden/vicdanından öne çıkarmasa... O yeterince ilgi görmeyince, hayata küsüp saldırganlaşmasa... Kızların tek derdi senin pipin değil Y. Efe, emin olabilirsin bundan. Sakin ol. 





Hayvana tecavüz edenleri, pedofil olduğu belli olanları takip altına almalı. Maşallah internetten her şey takip edilebiliyor, herkesler ne yazmış görülebiliyor artık değil mi? Big badem is watching you! Hayvana şiddetin/tecavüzün, bunların başlangıcı/provası olduğunu düşününlerdenim ben. Savunmasız canlılara, yani hayvanlara ve çocuklara yapılanların birbiriyle bağlantısı var. "Yok açık giyindin, vay efendim kısa etek giyiyolla, içimiz gıcıklanıyo, salyamız pantula doluyo" meselesi değil bu. Eşek, köpek, kedi, damacana, bebek nasıl tahrik eder karşısındakini? Az bi insan olun! Az bi ağzınızdan çıkanı düşünüp saçmalamayın diyeceğim ama olmayınca işte, neyle düşüneceksin?

Bir yerden çare aramaya başlamalı. Ama önce bunu istemek lazım, isteyenleri seçmek/başa getirmek lazım. Artık komisyon mu kurarsınız, parklara/kreşlere/okullara sivil vatandaştan müfettiş mi koyarsınız... Yasa çıkması lazım, bu net! Yoksa öyle sosyal medyada profil karartmakla olacak iş değil. Evet, hepimiz yazıp ediyoruz ama sonrası "Ata'mın fotoğrafını beğenin de elalem çatlasın!" "Peygamberimizi seven bir milyon kişi bulabilirim." zincirleri gibi. Sonuç? Yok! Ama seviyoruz, o kesin! Somut bir şeyler yapmalı. Çünkü bu çocukların adı değişiyor, olan değişmiyor. El elde baş başta delirip küfrettiğimizle kalıyoruz. Bir süre sonra unutup gidiyoruz, çocuk mavi gözlüyse/güzelse biraz daha fazla üzülüyor çoğumuz (böyle de ikiyüzlüyüz) sonra hayata devam. Ateş düştüğü yeri yakıyor, anası babası nasıl dayanıyor bilmiyoruz.

Kızıma bedeninin bazı bölgelerine kimsenin dokunamayacağını anlatıyorum, dokunursa "Hayır!" diye bağırması gerektiğini söylüyorum, o minvalde kitaplar alıyorum, tanımadığı insanlarla bir yere gitmemesini öğütlüyorum. O istemiyorsa öpmüyorum, sarılmıyorum."Tamam, sen istemiyorsan öpmem" diyorum. Ben annesi olarak bunu yapıyorsam, sokaktaki tanımadığımız insanlar (teyzeler bile) niye öpüp sıkıştırsın, mıncırsın? Belki "Anneni tanıyorum ben, gel benimle gidelim yanına" diyenler için sadece ikimizin bildiği şifre de öğretirim ileride, bilmiyorum. Bunlarla ne kadar koruyabilirim onu da bilmiyorum. Okullarda bunlar anlatılmalı asıl. Paranoyak olacağız hepimiz sonunda. Minibüse otobüse de bindiremeyeceğiz, gölgesi olacağız çocukların. Bu mu normal? Çocuğu korkutmadan, kafasını karıştırmadan bunları anlatmak da kolay değil. Hepimize iş düşüyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder