12 Temmuz 2018 Perşembe

Yeniden aylak olmak...

Bu bloğu Mart 2010'da açmıştım. Yaklaşık 3 yıldır reklam yazarı olarak çalıştığım ajanstan hepimizi sepetlemişlerdi ve ben de kendimi oyalamak için blog açmaya karar vermiştim. Ama blogu açtıktan 1 ay sonra en son çalıştığım kurumsal şirkete başladığımdan, aylaklığım fazla uzun sürmemişti...

8.5 yıl sonra yine işsizim. 5 Temmuz Cuma itibariyle, boş gezenin boş kalfası bir insanım. Ama hayatımda kendimi bu kadar huzurlu ve rahat hissettiğim bir dönem azdır herhalde. Çünkü son 1 yıldır, ciddi ciddi mobbing görüyordum. Tek ben mi, ekipteki diğer arkadaşlarım da. Hep beraber çilekeşlere dönmüştük.

Önce, 7 yıldır çalıştığımız departmandan başka bir departmana aktarıldık, yöneticilerimiz gönderilmek istendi. Yöneticisiz kaldık. Sonra başımıza bizi ezmeye çalışan/yok sayan bir direktör geldi. 2.5-3 ay canımıza okuduktan sonra defolup gitti. Sonra? Bitmedi. 

İşe benden sonra giren ekip arkadaşımı müdür yaptılar, üstüm oldu. Ha, bu arada, 8.5 yıl boyunca terfi almadığımı, stajyerler benimle aynı pozisyona gelirken, yöneticilerim yükselirken yani astım üstüm, sağım solum terfi ederken benim bunca yıl aynı unvanda kaldığımı da ekleyeyim. 

En son da, bizi yıllardır çalıştığımız binadan/bölümden alıp ofisin bahçesindeki kardeş işyeri olan ajansa aldılar. O arada bir sürü isyan, İK ile pazarlıklar vs... "İstemeyen gider" dendi. Zorla oraya gönderildik yani. Dedim bunlar bizi çoktan gözden çıkardı, istifaya zorlayıp tazminatsız atmaya çalışıyor. Passiflora ile yıkanırım, damardan Lustral alırım yine her tür mobbinge dayanırım da istifa edip bunca yıllık emeğimi, tazminatımı yedirmem! 

Mart sonunda ekipten 2 arkadaşımızı çıkardılar, aramızda sıra kimde diye konuşup takmamaya çalışırken, meğer sıra bana ve birine daha gelmiş. Saçma sapan bağırıp kavga çıkarmasıyla benim de haksız yere işten çıkarılmama sebep olan diğerine. Giderayak yine çamurluk yapmaya kalktı İK. Neyse ki yapamadan, iş dünyası jargonuyla "Yollarımızı ayırdık". İçimde kalanları yazdığım bir maili tüm şirkete yolladım ve haberin bana verildiği an topladığım 4 bez çantaya sığan eşyamla, bu maceranın da sonuna geldim. Haklarımı az zorlayarak da olsa aldım, defteri kapattım. Fin. Adios!



İçim rahat, yaza denk geldiği için ayrıca mutluyum. Tek bir gözyaşı dahi dökmedim, omuzlarımdan ağır bir yük kalktı. Yorulmuş ve sıkılmıştım. Yakında "Çayları da siz dağıtacaksınız bundan böyle" deseler şaşırmayacak hale gelmiştim. Eşşek kuyruğu gibi ne uzayıp ne kısaldığım yetmiyor gibi, kısırdöngüye girmişti mevzu. Kangrene dönmüştü. Kesip atmak iyi oldu. Ne demişler, bir kapı kapanmadan yenisi açılmıyor... Özleyeceğim insanlar olacak elbette, ama istedikten sonra her türlü görüşürüz. İstemediklerime de katlanma zorunluluğu kalmadı artık. Herkesin yolu açık olsun. Ama kırgınlık var, doğru düzgün bir vedayı bile hak etmemişim bunca yıl emek verdiğim yerde, canları sağolsun...

Kızımla olmanın, hafta içi Moda'ya, adalara gidebilmenin, bomboş metroya/metrobüse binmenin, sabahları erken kalkmak zorunda olmamanın keyfini yaşıyorum 3 gündür. Umarım dinlendikten sonra kafama göre bir iş de bulurum. Son yer gibi, büyük ve kurumsal olmasına gerek yok. Küçük olsun, düzgün olsun. Ayak oyunlarından, dedikodulardan, ikiyüzlülükten ve adaletsiz her tür durumdan midem bulanmıştı. Arınmam zaman alacak. Ama her yerin/herkesin bir vadesi var ve benimki doldu. Kimsenin kuyusunu kazmadığım, işimi düzgün yaptığım için kafam da vicdanım da huzurlu. Hayat herkese hak ettiğini yaşatsın. 

Artık önümüzdeki maçlara bakacağız. Madem hayat limon verdi, limonata hatta kokteyl yapacağız. Kalanlara sabır diliyor, mapushane çıkışı gibi "Allah kurtarsın canlar!" diyorum. Bu "acı" bitti, sıradaki tatlı gelsin :)



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder