8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü geldi geçti, söylenecek çok şey olsa da susulanlar daha fazla sanırım. Vakitsizlikten anca yazabildim. Evi temizleyerek ve yıllar sonra kendini hatırlatan kırık ayak bileğine iğne yaptırıp ağrılarla kös kös evde oturmak zorunda kalarak geçirdim 8 Mart'ı.
Her sene yapılan bu yapmacık müsamereden çok sıkılıyorum açıkçası, çok aptalca ve samimiyetsiz buluyorum. Kadına zerre kadar değer vermeyen, ayrımcı ve iğrenç açıklamaları unutuldu zanneden; doğurmamıza, nasıl doğuracağımıza, kaç çocuk doğuracağımıza karışıp "bacım" muhabbeti yapan bıyıklı adamların açıklamaları ise tüm sinirimi tepeme çıkarıyor. Kadınlar çiçektir böcektir, başımızın tacıdır vs vs... Ama yaşatmıyoruz, okula göndermiyoruz, çalıştırmıyoruz, tecavüzcüsüyle evlenmesinde beis görmüyoruz, hayata dahil etmekten imtina ediyoruz o başka... Kendi çalıştığım kurumda bile dilimde tüy bitti anlatmaya çalışırken, ama neredeyse bütün yöneticilerimiz kadın olduğu halde her günün 8 Mart gibi yaşanamayacağını anlatamadım bir türlü. Ve benim yazdığımdan bambaşka bir şekilde çıktı slogan. Pes ettim.
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nden zaten "emekçi"yi sinsi sinsi çıkarmışız, ama bari kremde indirimden, halıda avantajdan biraz uzaklaştırabilmek mümkün olsaydı. Bu günün geleneksel olarak kutlanmasına neden olan olayda can veren 129 kadın, yıllar sonra böyle kutlandığını görse ne hissederdi acaba?
Hatırlamak isteyenler için minik bir Wikipedia özeti: 1857 tarihinde ABD'nin
New York kentinde 40.000 dokuma işçisi daha iyi çalışma koşulları
istemiyle bir tekstil fabrikasında greve başladı. Ancak polisin işçilere
saldırması ve işçilerin fabrikaya kilitlenmesi, arkasından da çıkan
yangında işçilerin fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamaması
sonucunda 129 kadın işçi can verdi. İşçilerin cenaze törenine 10.000'i
aşkın kişi katıldı.
Her tarafta kadınlara özel indirim ve kutlama haberleri varken, küçücük bir kızın (19 yaşında olduğu yazılmış ama bence çok çok daha küçük) evli değilken hamile kaldı diye 8.5 aylık hamileyken arabanın arkasına bağlanıp taşlı yollarda sürüklendikten sonra öldürülüp kuyuya atılması haberi de vardı mesela gazetelerde.
Annesinin acısı ve çaresizliği, abisinin "Kimse sahiplenmese biz sahiplenecektik ama bırakmadılar" deyişi... Çocuğun babası belli, evlenecekleri konuşulurken kızın başına gelen bu. Hacire'yi yaşatmamışlar. Katil kim, belli değil. Annesi bunun çok sık yaşandığını ama hep üstünün örtüldüğünü söylemiş.
O yüzden bu kelebekler, kalpler, masajlar, kremler, çiçekler böcekler sadece bazıları için galiba. Ne karnında bebeğiyle katledilen ve minicik ölü bedeni boş bir çuval gibi kuyuya atılan Hacire, ne de defalarca şikayet ettiği eski sevgilisi tarafından belediye otobüsünde vurulup öldürülen 21 yaşındaki Özge için bir şey ifade etti/ediyor bütün bu süs-püs, yapmacıklık, hediye promosyon silsilesi... En büyük hediye hayattır çünkü. Yaşam hakkı elinden hunharca alınan bunca kadın varken, bu göz boyamalar pek zavallıca.
Öte yandan iş arkadaşlarının ayağını kaydırarak, yükselmek için her yolu mübah görerek "çalıştığını" zanneden; yönetici olacak kadar yükselse de kadın çalışanlarına dünyayı dar etmeyi, çoluğunu çocuğunu unutarak ofise kamp kurmayı, evinin yolunu unuttu diye diğerlerine de unutturmayı "kariyer" sanan hırs küpü, acımasız ve korkunç kadınlar da, deli gibi uğraşıp da tavladığı zengin kocacığının aldığı kürkler, pırlantalar, spor arabalarla pozlar verip bu önemli günle ilgili büyük büyük laflar eden kokonalar da emekçiden saymasın bence kendini. Çünkü eleştirdikleri erkeklerden daha vahşi bir yol çizmişler kendilerine. Var olma çabası değil bu, başka bir parçalama hali.
Çocuk yapmamak kadar yapmak da bir tercih olduğuna göre doğuran doğurmayan, evde, tarlada, plazada, okulda, hastanede... her nerede olursa olsun alnının teriyle çalışıp üreterek ayakta kalmaya çalışan, bedeni ya da zihniyle kattıkları sayesinde dünyayı güzelleştiren tüm kadınların 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kutlu olsun. Sağlıkla, sevgiyle, özgürce yaşasın dilerim hepsi.