Güzel bir hafta sonuydu. Duble hastalık haline rağmen... Cuma günü NMA konserinden önce Galata ve Asmalı turu şaşırtıcıydı. Çünkü Kuledibi'ne inanamadım, Olimpos ile Sultanahmet karışımı bir yer olmuş. Turistler, jonglörler, sokak müziyenleri... Daimi bir festival ortamı.
Grip fena silkeledi, hava da serindi. Her yerdeki (metrobüs, metro, İstiklal, Tünel...) kalabalık ise bezdirici. Neyse ki konser hoştu, Ghetto'nun konser için pek iyi bir mekan olmadığını düşünsem de, abiler iyiydi. Cts dinlenme, temizlik, alışveriş ve DVD'de "The Last Airbender" ile pazar ise güzel bir kahvaltı, sohbet muhabbet, akabinde kanepeye yapışma ve akşam TV izlerken olan kısa süreli ama şiddetli depremden tırsmayla geçti. Şapşal kedilerse tınmadı, hayvanların hissi filan yalan, tosurdamaya devam ettiler.
Sabah ise zar-zor uyandım, deli bir miyavlama sesiyle... Tüle sıkışmış ciyaklayan şapşal kedimi kurtardım. Mecburen tülü keserek. Zati parça pinçik etmiş keratalar. Çıkarayım da kurtulayım...
Bu arada yol bilmeyen, laf dinlemeyen, bir de varacağı yere gelmeden fiş kesip fiştekini değil de taksimetredeki parayı almaya kasan üçkağıtçı taksicilere gıcığım. Sabah da birini azarladım, 45 dakikam takside geçti gerizakalının yüzünden. İşe geç kaldım, sinirim tepeme çıktı.
O kadar da dedim "Orası sıkışık oluyor, oradan değil de şu yoldan gidin" diye. Ben öyle dememişim gibi gitti, en kalabalık caddenin ortasına çıktı, paso durduk, kıpırdayamadık. Sonra baktım yolun ortasında, daha ofise gelmeden fişi yazdı, ineceğim yere gelince daha fazla tuttu tabii. Fişteki parayı uzattım, taksimetredekini istedi. Dedim "Kim dedi size fişi erken yazın diye?" O da "Niye daha az para alayım?" dedi. Cevap olarak öfkeli bir "E ben neden daha fazla ödeyeyim?"i aldı ve akabinde yeni fiş yazdı paşa paşa. Uyuz...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder