13 Ekim 2010 Çarşamba

Mırmırmır

Bak dedim, böyle olmaz dedim. Her gün öfleye pöfleye kendini yataktan sökmeye debelenerek, akabinde “Acaba kafama saksı düşse de mi gitmesem, oooy!” diye düşünerek işe gidilmez… Tamam, sevmiyorsun ama kim seviyor ki işini? Çalışıyor işte herkes bir şekilde. “Bana ne onlardan” dedi, “Ben severek çalışmak , yaptığım işten keyif almak istiyorum” dedi. Hiç söz dinlemiyor, hiiiç. Tadı yok bu ara, anladım.

Yüreği darlanıyor belli. Ruhu aylak ablanın. Çok çalışmaktan da gocunmuyor aslında.  Bilirim, hiç gocunmadı. Yeter ki keyif alsın yaptığı işten. İşin niceliği değil, niteliği sıkıyor canını. İşe yaramaz hissediyor. İşyerindeki ayak oyunları, Dallas haspaları da sıkıyor canını. Aptallığa ve pişkinliğe hele, hiç dayanamıyor.

Kalabalıktan, trafikten, kapalı havadan da dem vuruyor… E kış geldi, hava hep böyle; yorgan altına mı saklanacaksın? Bak yine gözlerini devirdi. Kakao içse daha iyi hissedermiş, öyle dedi. Çikolata stokluyor evde, battaniye altında uyuklarken kemirmek için, biliyorum. Kedi gibi mırmır oldu, deniz minaresi gibi içine kaçtı yine. Neyse, geçer…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder