Cumartesi günü ziyaretine gittik yine. Çiçek verme, çay içip kek yeme ve sohbet. Aksatmadığı çay saatlerinde hiçbir şeyi yoksa krik krağı vardır. Keyfi yerindeyse eski günlerden söz eder; vapurlardaki şık hanımlardan, eski zamanların o zarif insanlarından, İstanbul diye bahsettikleri Beyoğlu'ndan... Merak ederim o zamanları.
Pazar günü bir arkadaşımıza kahvaltıya davetliydik. Ondan önce Feriköy'deki bitpazarına uğradık. Organik pazarla aynı yerde. Epeyce büyük bir yerdi, arkadaşa yetişeceğimizden hepsini gezemedim ama gördüğüm birçok şeyi sevdim. Ivır zıvırlar da vardı elbette. Hoşuma giden birkaç gümüş takı aldım, tezgahların başından ayrılmam zor oldu.
Bazıları eski, kullanılmış eşyaları sevmese de benim hoşuma gider. Benden önce kimler dokundu, kimlerin o eşyayla nasıl anıları oldu, onu kullanmayı sevdi mi, özenle sakladı mı, sonra ailenin başına kötü şeyler mi geldi de bu eşyalar tezgahlara düştü... merak ederim. Envai çeşit şey vardı. Likör kadehleri, eski fotoğraflar, gramofonlar, zarif broşlar... Güzeldi.
ne güzel şeyler varmış gerçekten... yumağıyla oynayan kedi dikkatlerden kaçmadı tabii :)
YanıtlaSilAçılınca 4 fotoğraf sığan kolye ucuna bayıldım. Bir de eski fotoğraflar hislendirdi beni, hepsi Clark Gable değildi tabii :)
YanıtlaSil