6 Ocak 2013 Pazar

Hobbit'li Amanvermez Avni'li haftasonu

Pazar rehavetinin çöktüğü saatler yaklaştı. Bugün evden tek çıkışım, organik pazar içindi. Hava durumu eksilerde, kar geliyormuş. Eh... Dün, Taksim-Beyoğlu-Galata hattında geçti. Kallavi Sokak, neredeyse Fıccın Sokağı'na dönmüş (5 tane filan Fıccın var) ama burayı pek sevdiğimizden, durumdan memnunuz. Biri doluysa öbürüne gidiyoruz. 

Yemekten sonra Pera Müzesi'ne uğradık, sergilerden görmediğimiz ilginç bir şey yoktu; hediyelik eşya bölümünden iki tane Osman Hamdi kartpostalı aldım sadece. Beyoğlu'ndaki Robinson Crusoe Kitabevi'ni  hep çok sevmişimdir, yine uğradım ve koltuğumun altında; yıllardır aldığım Metis ajandasının 2013'ü, Ursula K. Le Guin'in "Aya Tırmanmak ve Diğer Öyküler" kitabıyla çıktım. 


Metis ajandasının bu  yılki konusu yemek içmek, kapağında da "Ayvayı Yedik" yazıyor. Bu ajandayı seviyorum. Yazmak dışında, okumak ve ilginç şeyler öğrenmek için kullanılması hoşuma gidiyor. Mesela 25 Şubat'ta "Acıyı Bal Eyleme Günü" yazılı. 18 Mart'ta da kocakarı soğukları başlıyormuş. Gargantua'dan pancara, organik tarımdan sefertası hareketine; yemekle ilgili bir sürü şey var içinde.

Le Guin'in kitabının arka kapağında ise şöyle demişler: "Bu kitaptaki 18 öyküde Le Guin,  okuru tekinsiz evlere, tekinsiz konulara, zihnin gerisinde fark edilmeyi bekleyen duygulara, hayata tutunmak için verilen ince mücadeleye, bakış açısını azıcık değiştirdiğiniz anda değişiveren gerçeklere yolculuğa çağırıyor." Hm, bunu sevdim. Ön kapaktaki kedili evi de sevmiştim zaten.

Kapının orda dikkatimi çeken kitabı da diğerlerine ekledim: İlk yerli polisiye Amanvermez Avni'nin birinci cildi. Kanat Atkaya'dan müjdeyi almıştık ama karşımda görünce şaşırdım. İkinci cildi için bir süre daha bekleyeceğiz galiba, olsun basıldı ya.

Ebüssüreyya Sami'nin 1913-14 yıllarında yazdığı bu seriyi yazar bir arkadaşımız  arıyordu, bizim bey de fotokopisini çektirip vermişti. Sinem de 2. cildini ararmış meğer, bir kopyasını da ona götürmüştüm. Kitap sahaflarda bile bulunmuyordu ne zamandır. Şimdi ise ilk cildi elimde. Osmanlı'nın Sherlock Holmes'ünü okumak için sabırsızlanıyorum. Arka kapakta kendisinden kısaca şöyle bahsedilmiş:

"Osmanlı hafiyesi Amanvermez Avni, yardıcısı Arif ile birlikte Beyoğlu'nda Kazancı Yokuşu'nda yaşamaktadır. Sık sık kıyafet değiştirmekte, evindeki laboratuvarında yaptığı araştırmalarla en karmaşık olayları aydınlatmaktadır. Kendi sardığı kalın sigaralara ve sütlü kahveye düşkün olan Amanvermez, Fransızca, Rumca ve Ermenice konuşmaktadır."

Akşam da arkadaşlarla sinemada "Hobbit Beklenmedik Yolculuk"u izledik. Ben sevdim, ziyadesiyle memnun ayrıldım sinemadan. Renkli ve de heyecanlı olmuş gerçekten, Shire'ı uzaktan görmek bile insanı mutlu ediyor. Evet, "Yüzüklerin Efendisi" kadar heyecanlı değil "Hobbit"  maceraları ama, film güzeldi. Döndüre döndüre müziklerini dinliyoruz şimdi de. 

3D şart değil ama gerçeklik katmış, film normel de izlenir; her türlüsü makbul. (Yani Avatar'daki gibi etkileyici gelmedi bana burada 3D, kağıt gözlüklere göre afiliydi ama bu  gözlük hakkaten) Goblin'lerin çirkinliği, Radagast'ın tavşanlarıyla kirpilerinin şirinliği... İncecik kitaptan üçleme çıkaran Peter Jackson, acayip bir insansın vesselam.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder