28 Mart 2013 Perşembe

Hayat filan

Bu aralar sevdiklerimin varlığı ve sağlığı, onlarla geçirip geçirebileceğimiz zaman üzerine düşünüp duruyorum. Yaşlanıyorum düşündükçe. Görüp duyduklarım dışında iki gün önce annemin geçirdiği (çok şükür ki) ufak bir kaza, sevdiğim insanlardan kanser tedavisi gören ve durumları ne yazık ki pek de iyi olmayan ikisi... Oyh, düşündükçe kalbim sıkışıyor.

Ölümlü olduğunu bildiği halde bunu hiç umursamayan bir canlı insanoğlu. Aksi belki de akıl sağlığı için daha sakıncalı olurdı. Ama bazen bu gerçek dank etti mi de, fena ediyor. O yüzden hiçbir şeyi ertelememeye, sevdiğim insanlarla daha fazla zaman geçirmeye çalışıyorum. Hiçbir meşguliyet (işmiş, cartmış curtmuş) onları görmemek için bahane değil. Bugün varız, yarın yok...

Büyük teyzem mesela, her şeyin farkında. Son ne yazık ki yaklaşıyor. Ama yine de cebimize harçlık sıkıştırıyor, ben itiraz edince de "Hatırım için al bunu, kocanla benim için güzel bir yerde yemek yiyin" diyor. O yemeyi seven, iştahlı insan yemeyi artık canı istemese de, başkalarının yemesinden mutlu oluyor. O bizi, biz onu üzmemek için hiçbir şey yokmuş gibi davranıyoruz. Bir kandırmacadır gidiyor.

Önemli olan, elden geldiğince yanlarında olmak, hatırlarını sormak. O kadar mutlu oluyorlar ki arayınca, ziyaretlerine gidince... Var mı yarın sabaha nefesimiz? Bilmiyoruz. Gittiğinde de kimseyi tutamıyoruz.

Birsen Tezer dinlerken bunlar dolanıyor aklımda, BT de başka bir yazıya artık...

Zen bahçesinde sarman

2 yorum:

  1. Hayat bir "an", o da bu an.. işte.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklısın, aynen öyle. Ne önceki ne sonraki, tam da şimdiki an. Ertelememeli o yüzden.

      Sil