Beyle böyle minik, kendi yapacağımız ahşap bir kulübede yaşama hayalimiz var ne zamandır. Böyle sıcak, sevimli. Ahşap ya da ahşapla taş karışık. Belki yaşlanınca, belki daha fazla dayanamayıp doğaya bir an önce sığınmak isteyince. Zamanını bilemiyorum.
Ne zaman kampa, bungalov tarzı evlerin olduğu yerlere gitsek, bey uzun uzun inceliyor. Kirişleri nasıl yapmışlar, merdivenleri nasıl yerleştirmişler... Geçen yaz Mudurnu'da kaldığımız yerdeki abi merakımızı görünce, bize kendi yaptığı ahşap evlerin tüm ayrıntılarını anlatmış, dikkat etmemiz gereken yerleri filan söylemişti. Eh iş, güzel bir yere böyle şirin bir ev yapabilmek için çook çalışmaya ya da sayısala kalıyor ki, o da teferruat...
Ne zaman kampa, bungalov tarzı evlerin olduğu yerlere gitsek, bey uzun uzun inceliyor. Kirişleri nasıl yapmışlar, merdivenleri nasıl yerleştirmişler... Geçen yaz Mudurnu'da kaldığımız yerdeki abi merakımızı görünce, bize kendi yaptığı ahşap evlerin tüm ayrıntılarını anlatmış, dikkat etmemiz gereken yerleri filan söylemişti. Eh iş, güzel bir yere böyle şirin bir ev yapabilmek için çook çalışmaya ya da sayısala kalıyor ki, o da teferruat...
Nereden aklıma düştü peki, şu fotoğraflardaki dağ evini görünce. Bayıldım. Merdivenlerine, minik sehpalarına, kuzine sobasına... Penceresinden görünen orman manzarasına. Burada ne güzel yaşanır huzurla dedim. Kedilerin yanına bir de köpek olur. Camın dışından meraklı bir tilki görünür belki bazen. Şuradaki gibi yılışık olursa tadından yinmez, salmam onu dışarı.
İçeride
bir de çıtır çıtır yanan minik bir şömine belki. Şöminenin yanında dizi dizi
odunlar. Kediler şöminenin önüne yatar kesin. Kuzinenin üstünde, kaynarken ıslık çalan, ortalığa mis
karanfilli çay kokuları salan bir de kırmızı tombul çaydanlık olur. Ama
üstünde kestane, içinde patates de pişer illa. Usul usul güzel müzikler
çalan radyo ya da pikap olur sonra. Güzel bir müzik, kedi gırıltısı, çaydanlık tıkırtısı, şömine-kuzine çıtırtısı. Bütün ses bu.
Ve bir sürü de kitap olur elbet. Eh, ekoseli kırmızı battaniye de varsa, tamamdır. Kendi kendiceğizimize yaşar gideriz. Yağmurlu İstanbul pazartesisinden kendimi şuracığa ışınladım gitti.
Ve bir sürü de kitap olur elbet. Eh, ekoseli kırmızı battaniye de varsa, tamamdır. Kendi kendiceğizimize yaşar gideriz. Yağmurlu İstanbul pazartesisinden kendimi şuracığa ışınladım gitti.
En sevdiğim yemeğin tarifini ağız sulandırır cümlelerle verir gibi yazmışsın, bir de fotoğraflar eklenince! Hayır yemek olsa işim kolay üşenmem bu yağmurda gider alır malzemeleri mutfağa girerim ama değil işte! Nasıl güzel huzur dolu kışkırtıcı sıcacık bir ev tahayyülü bu... Ateş seni çağırıyor sloganlı orman evi :) Bunda olmasa bile paralel evrende (paralelsiz de günümüz geçmeyecek anlaşılan) komşu olduğumuz böyle evlerde orman içinde yaşadığımız bir hayata inanmak istiyorum bugün!
YanıtlaSilİnan bu tarif, sevimsiz pazartesiye ve uyuz ofis ortamına biraz daha katlanmamı sağladı. Görür görmez vuruldum; kendimi o yatağın kenarına kıvrılmış, kuzinenin önüne çömelmiş hayal ettim hemencecik. Doğru valla, yemek olsa git yap ama böyle olunca... Orman bizi çağırıyor :)
SilEvi oluşturacak kütükleri taşırım ben, rafları çakmaya yardım ederim; marangoz çırağı da olurum beyin; iş paralel evrenden (ki bu evrenin de zamanlaması manidar) gelecek paraya ve böyle güzel bir yere kalıyor. Ormanda komşu oluruz, odun biterse ben senden isterim; sen pattiz azalınca benim odun kapımı çalarsın. Oyy, ne güzel :)