Temmuz
geldi, heyecanlıyım nedense. İncir yemeye daha çok yaklaştığım için mi, denize
girme ihtimalim arttığı için mi bilmem :) Ama güneşten yanma ihtimali, benim gibi bir peynir için can sıkıcı. O yüzden kremlere bulanıp küççük hanfendi şapkaları takmam icap ediyor. Dondurma yiyebiliyorum hem. (Bostancı'daki Yaşar Usta'nın mor eriklisini, Şaşkınbakkal'daki Bitez'in Bodrum mandalinalı dondurmasını tavsiye ederim naçizane) Neyse...
Bayan Silvia Yağmurlu Gün Mimi'nde mimlemiş, geç gördüm; affola. Havalar, deli yağmurlardan cehennem sıcağına döndü. Kasap havası olmasa da İzmir marşıyla cevaplamaya başlıyorum efenim...
1) Telefonun nerede?
Hemen sağımda, yamacımda. LG'nin en dandik modelini kabukları dökülene, içindeki numaralar silinene dek azimli bir teyze gibi kullandım. Acınası haldeydi. O gerzek telefondan sonra beyin hediyesi olan şimdiki şahane ve de akıllı şeyi seviyorum.
2) Partnerin?
Kuzum, kocam, esteban. İyi ki hayatımda. Ekşi sözlük sayesinde hayatımı paylaşacağım insanla tanışacağım hiç aklıma gelmezdi, 7 seneden sonra saadet :)
3) Saçların?
Yaz sıcağında enseme değmelerine bile tahammül edemediğimden kestirdim. Açık kumral ve kısa. Şöyle:
4) Annen?
Kıymetini bilmek için elimden geleni yaptığım, hep yanımda olsun istediğim... 60 olup da hiiç göstermeyen, yoga ve pilatese merak saran, hiçbir şeye üşenmeyen, herkesin yardımına koşan, becerikli ve güzel kadın. Günde 2-3 kez konuşmadan rahat etmediğim, 7/24 telefonun ucundaki yemek tarifçim. Bana ergenken söylediği ve delik deşik kulaklarımın ardına attığım her şeyi, sağlıkla kucağıma almayı umduğum cimcime için hatırlamaya çalışıyorum. Gerçi ne dense boş, ergen bildiğini okur. Annem zaten pek eğleniyor bu ara:
- Ho ho, bakalım senin gibi saçını yeşile boyayacak mı?
*Aman anne yaa, bi tutamdı o, hem de maviydi.
- Belki yeşil oje sürüp yırtık kot giyer, ehi!
*Ne güzel işte, efil efil.
5) Baban?
Canım, çok özlediğim... Okumayı, yazmayı, hayvanları sevmemi ona borçluyum. Çok erken bıraktı bizi. Ve ben eksikliğini her geçen gün daha çok hissediyorum. İçimde kocaman bir sızı babam. Yakma tablolar yapardı, fotoğraf çekerdi, sergi açardı, kitap yazardı, çok okurdu, tur rehberliği yaparak bir sürü dost biriktirdi... Gezmeyi, doğayı hep çok sevdi. Hep "genç"ti ve öyle kaldı benim için, hiç yaşlanmadı. Pıt diye de gitti. Huzur içinde yatsın, ışıklarla olsun.
6) En sevdiğin eşya?
Salondaki kırmızı koltuğum ve kitaplığım. Bir de defterlerimle kalem kutum.
7) En son gördüğün rüya?
Bitmeyen bir denizde yüzdüğüm rüya. Sudan hiç çıkmak istemiyordum ve kafamda Meksikalıların giydiği koca bir şapka vardı. Mayoyu filan hatırlamıyorum ama şapka net.
8) Hayalindeki araba?
Dünyayı gezmek için böyle bir şey iyi olur diye düşündüydük beyle. Ama benzini hüüp diye içtiğinden, bir de benzin istasyonu ya da Arap şeyhi lazım.
Ama ben İtalya'nın şahane yerlerinde (misal Portofino, Amalfi) dolanan, küçük, şirin Fiat 500'lere ve New Beetle'lara da bayılıyorum. Cabrio olacak ama.
9) İçinde bulunduğun oda?
Ofis odası. Ama eski açık ofise göre daha ferah, yanımda açılabilen bir pencere var. Bahçeye, ağaçlara ve avuç içi kadar, fışkiyeli bir havuza bakıyor. Bir de etrafımda 5 editör daha oturuyor. Sevdiğim birkaç resim, babamla annemin doğum günümde yolladığı çiçek, kedili sürahi ve yaşamasını umduğum bir kaktüs var bir de; iyi hissettiriyor.
10) Korkun?
Bir takım iğrenç böcekler, aklımı yitirmek, polis, sevdiklerime kötü bir şey olması.
11) On sene içinde ne olmak istiyorsun?
Daha mutlu, huzurlu ve keyfe keder yaşayan biri olmak istiyorum. Bahçesi, bahçesinde meyve ağaçları, köpekler, kediler olan ahşap bir kulübemiz olsun; arka tarafta da domates biber patlıcan... Huzurlu ve sakin bir hayat yaşayalım. Cimcime bahçedeki kedi köpekle oynasın, ağaçtan meyve filan toplasın... Şu klipteki gibi bir hayat hiç fena olmazdı:
12) Sen ne değilsin?
Vicdansız, vurdumduymaz ve vefasız değilim. 3V.
13) En son yaptığın şey?
Her sabah yemem gereken haşlanmış yumurtayı yedim demin. Üstüne de ceviz yiyorum ayıptır yazması.
14) Üzerinde ne var?
Efil efil mavi bir elbise, rahat. Göbeciğin sıkışmaması mühim, o yüzden yazın elbise candır.
15) Senin hayatın?
Bu ara, bilmediğim bir döneme girmenin heyecanıyla dolu. "Acaba nasıl biri olacak, hayatımız çok değişecek mi, onu iyi biri olarak yetiştirebilecek miyiz?" gibi sorular var. Ama genel olarak fena değil; rahat ve keyifli.
16) Moralin?
Fena değil. Gündemden ne ka çok haberdar olursam, o ka bozuluyor lakin.
17) Şu an ne düşünüyorsun?
Bir ara evi toplamayı, hemen peşinden de tatile nereye gidebileceğimizi...
18) Senin bilgisayarın?
Gitti. Evdeki sizlere ömür, yenisini almak lazım. Ama beğendiğim macbook air, çok pahalı yahu! Verilmez o kadar para.
19) Bira?
(Bu ara) Alkolsüzse ve güzel bir manzaraya karşı içiliyorsa neden olmasın, Amstel misal...
20) Aşk?
İyi ki var. Akabinde kafamda şu dönmeye başladı, çaktırmadan masa altından dans edesim geldi.