29 Aralık 2010 Çarşamba

Yeni yıl, yeni yıl...

Ben çift yılları severdim ve biri daha bitiyor, hey gidi. Artık o Unicef kartları yazan romantik insan değilim. Ama herkese yılbaşı hediyesi alıp Noel Ana gibi dağıtmayı hâlâ seviyorum.


Artık eskiyen 2010'un muhasebesini yapayım dedim, sonra vazgeçtim. Öyle ya da böyle, bitiyor işte. Cart diye geçti kendisi. Milenyum milenyum diye zıplarken, onun üstünden bile 10 yıl geçmiş. Vay anasını sayın seyirciler!

Çocukluğumdaki yılbaşı gecelerini düşünüyorum da... Annemin yaptığı enfes tavuk, kestaneli pilav, kabak tatlısıyla; çerezleri ve muzları hatırlıyorum. En eğlendiğim yılbaşı hangisiydi acaba? Sanırım 1985, Bursa'daki. Küçüktüm küçücüktüm, karların içinde yüzmüştüm.

Neyse, yeni yıl yeni umutlar demek ne de olsa. Dileyelim dilden geldiğince, adet bozulmasın.

Bizim ve sevdiklerimizin sağlığı bozulmasa, sevdiklerimizin başına kötü bir şey gelmese, sevgilimiz bizi hep sevse, dostlarımızla daha sık görüşebilsek, daha çok waffle yiyebilsek ama kilo almasak, kendimize yetecek kadar paramız olsa, eh pasaportu değiştirmişken de azıcık gezme fırsatımız çıksa, kedilerimiz de iyi olsa, her zaman olmasa da ara sıra yollara düşebilsek, kafayı dinleyebilsek, piyangodan para çıksa, bizi iş yerinde daha az sinir etseler; güzel olurdu hani. Bir de ben yeni yılda bisikletle gezmek istiyorum. Çocukluğumdan beri içimde ukte!

Ne demişler; ne ka beklenti, o hayal kırıklığı... Makul şeyler bekleyin siz de yeni yıldan, abartmayın! Mutlu yıllar :)

1 yorum:

  1. yılbaşı hediyesi olarak pırlanta düşünüyorum ben de ;) Nasıl hediye ama ;) (evet çok cıvığım)

    YanıtlaSil