16 Mayıs 2014 Cuma

Soma, yangın yeri


Of yarabbi, günlerdir insanların feryatları dinmiyor Soma'da. Hiç bu kadar beddua etmiş miydim hayatım boyunca, bilmiyorum. Ama bu insan müsveddeleri yüzünden on küsur yıldır cümleten ediyoruz herhalde. "Allah belanızı versin" demekten yoruldum... Ailesini geçindirebilmek için yerin yedi kat dibine inmek zorunda kalıyor bu insanlar. Madencilik onlar için baba, dede mesleği. Başka çareleri yok, mecburlar. Para kazanmak için yapmak zorunda oldukları iş bu. Madende ne doğru düzgün güvenlik önlemi alınmış, ne doğru düzgün denetleme yapılmış... Müfettişler desen, müsamere gibi danışıklı dövüşle 2 karış yere bakıp gitmiş. Zaten onların da geleceğinden haberi var herkesin. Körler sağırlar birbirini ağırlar...

Bu yerin dibine batası para hırsınız, o bitmeyen arsızlığınız, açgözlülüğünüz yüzünden; o "Gündem değiştirmek içindi" bahanesiyle reddettiğiniz soru önergeleri yüzünden can verdi bunca insan o madende. Onlara mezar olan o ölüm çukurundakilerin tam sayılarını bile bilmiyoruz sayenizde. Doğru düzgün sendikaları yoktu, güvenceleri yoktu, grev hakları yoktu; taşeron firmalarınızın insafına terk edildi hepsi. Kısa zamanda çıkacak daha çok kömür, daha çok para için can güvenliği olmadan o insanları çalıştırdınız. Yemek kuponlarına el koyup kalabalık görünsün diye zorla mitinglerinize sürüklediniz. Kaçak işçileri, yaşı küçük çocukları ucuz iş gücü diye çalıştırdınız. Ecel deyip geçemezsiniz! 

Madenden cansız çıkan insanları yaralı gibi göstermek için ucu boşlukta sallanan oksijen maskeleri taktınız yüzlerine. Canı yanmış, canı gitmiş ailelerinin feryadını duymazdan gelip bir de üstüne hakaret ettiniz, yumrukladınız, tekmelediniz! Üstü örtülür sandığınız onca kötülük yanınıza kalmasın. Kanser gibi sardınız memleketi! Hala aşırı uçlar, hala huzurumuza zeval gelmesin diyebiliyorsunuz...


Daha çok kömür, daha çok para, özelleştirme hırsı, maden ocaklarının taşeron firmalara verilmesi, o pis pazarlıklar, aynı kaba pislemeler, birbirinin açığını örtmeler, ahbap-çavuş ilişkileri yüzünden bir sürü baba, kardeş, oğul, koca gitti; bir sürü ocak söndü. Dışarıdan insanlar olarak bizim bunca içimiz  kavruluyor; ya evladını, kocasını koca ekranlardan teşhis eden, yan yana mezarlara peşpeşe gömen o insanların acısı? Evinin direği, canının yarısı gitti; nasıl dayanacak bu acıya, ne yapacak geçinmek için? Çaresiz koydunuz o insanları. Üstüne de hakaret, aşağılanma, dayak... 

Hala tek bir istifanın, yüz kızarmasının emaresi yok. Hayatını kaybedenlerin, söylediğiniz sayının çok çok üstünde olduğunu herkes tahmin ediyor, dillendirmeye içi elvermiyor. İşletme sahibi gelmiş yaşlılığından dem vurmuş, şefkat beklemiş. O çukurda gencecik canlar gitti; arkalarında hamile eşleri, küçücük yavruları kaldı. Bu ne cüret yahu! 450 işçi nerede, orada gömülü mü kalacak? "Biz kazanın neden gerçekleştiğini bilmiyoruz. Sıkıntıyı bilmiyoruz. Hiçbir ihmalimiz yok bu olayda. Canla başla çalıştık. 20 yıldır madenciyim." gibi zırva şeyler demeyin bari. Peki ne biliyorsunuz siz?

Umarım aynı acılar gelir sizi bulur, umarım uğruna onca ah aldığınız o paralar boğazınıza dizilir, umarım o zırt-pırt her yere diktiğiniz, güneşi rüzgarı çalan dev kulelerinizin altında kalırsınız. Güç şimdi sizde diye arsızca, ahlaksızca, pişkince hep öyle olacak sanıyorsunuz ama gün olur devran döner. Kimseye kalmıyor o yapışılan koltuklar, herkes beyaz bir bez parçasıyla aynı toprağın altına giriyor. Madenciliğin fıtratında ölüm varsa, bu onların sorunuysa madem; geçmişte iktidar hırsı yüzünden canından olan vezirlere, siyasilere bir bakın isterseniz... Sonları ne olmuş? Gaddarlığınız, vicdansızlığınız ve öfkenizde boğulun!

İnşallah yargının karşısına çıktığınız günleri de göreceğiz, dilerim çok da uzak değildir o günler. Bir mucize olup o insanların aileleri sizleri affetse bile, vay gidene... Gidenler affeder mi, hiç zannetmem. Herkesin isyanı, öfkesi boğazında; TOMA'larınızın söndüremeyeceği bir ateş yanıyor siz hariç herkesin içinde. Yas evine çevirdiniz her yeri, iyi gün görmeyin. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder