4 Ağustos 2011 Perşembe

İskender, yoğurtsuzundan

Elif Şafak'ın yeni kitabı "İskender" üzerinden yine bir tartışma alevlendi. Tartışmanın nedeni, Şafak'ın kitabın kapağında erkek kıyafetleriyle poz vermesi. Aslında bu mevzular, Orhan Pamuk'un kitaplarıyla başladı. O zaman da Pamuk'un bir kitabının (Kar'dı galiba) tanıtımında billboard'ların kullanılması tartışılmıştı. Sanırım reklamın iyisi kötüsü olmaz hesabı, "Tartışmanın iyisi kötüsü olmaz, yeter ki kitap konuşulsun" deniyor.



Efenim edebiyat meta mıdır sanat mıdır, halk için midir yoksa sanat için mi sanattır tartışmaları uzar gider. Şöyle de bir gerçek var, kitaplar (genelde best seller tabir edilenler) artık marketlerde satılıyor. Benim tuhafıma giden ilk manzara, kötü bir çeviriyle mahvedilmiş Rus klasiklerinin marketteki bir sepette alt alta üst üste, uyduruk ev terlikleri gibi sunulmasıydı. Canım sıkılmıştı ne yalan söyleyeyim... Yani zeytinyağı, tuvalet kağıdı, kıyma, yoğurt derken poşette bir de "Ecinniler". Hoş mu yani? Değil.

Elif Şafak ve "İskender" mevzusuna gelince... Kendisini pek sevmem. Halinden tavrından hoşlanmam, yapmacık bulurum. Samimi değil bana göre. Her kitabından önce yaratılan tartışmaların, tamamen planlı provakasyonlar olduğu zaten apaçık belli. Bir arkadaşımın hediye ettiği "Baba ve Piç"ini okumuştum, fena değildi. Kurgusunu sevmiş lakin düğümünü, serimini önceden tahmin ettiğim için öyle aman aman bayılmamıştım.

Yine bir başka arkadaşımın hediye ettiği "Aşk" kitabını ise hala okumadım misal. Popüler matbuata zaten gıcığım. Elim gitmiyor yahu! Yok pembe kapak diye erkekler okuyamıyormuş, gri kapakla yeniden basıldı filan. Üstüne de Ayşe Arman'ın her yeni kitap sonrası köpürtülmüş, kadınlık hallerine dokunma derdindeki, süslü fotoğraflar iliştirilmiş fiks röportajları...

Sonra annelik, ah o zehirli içgüdü, kara süt bilmem ne... Söylediklerini hiç samimi bulmuyorum. Her şey pazarlama stratejisi içinde planlanıyor. Eskiden büyük bir yayınevinde çalıştığım için biliyorum bu medya planlarını, ince ince hesaplanıyor hepsi... Güzelliğine kapılıp da ağzından çıkanları "bal" gibi huşu içinde dinleyenlerden değilim. Eyüp Can'la evlendikten sonraki değişimine, kocasının da Radikal'i mahvedişine ise hiç girmeyeyim...

Mesela Aslı Erdoğan'ı severim. Yazdıkları hoşuma gider. Zordur, kolay yutulmayan lokmalar gibidir ama yine de severim. Özellikle "Kabuk Adam", "Kırmızı Pelerinli Kent" ve "Mucizevi Mandarin"i. Aslı'yla defalarca röportaj yapmışlığım, öylesine kahve içip sohbet etmişliğim var. Gerçekten yazarken kapanan, kendini unutan, naif ve kırılgan biri. Süslü bir kariyeri terk edip zor yol olan yazarlığı seçmiş, iyi eğitimli ve başarılı bir yazar. Onca başarısına rağmen manşetlere çıkmasa da, bağırmak yerine fısıldamayı seçiyor aslında tavrıyla.

Kitapları pek az Türk yazarının eserini yayımlayan birçok yabancı ülkenin büyük yayınevi tarafından basıldı. Gazetelerin birkaçında ufacık sütunlarda yer buldu kendine bu haberler. Bu reklam şişirmelerinden konuştuğumuzda, "Kitabımı markette rastladığı ya da billboard'da gördüğü için almasın kimse, böyle bir şeyi istemem. Gerçekten okumak isteyenler okusun." demişti. Asla popüler olmak gibi bir derdi olmadı. Bunu kirlenmek olarak kabul edenlerden çünkü.

İşte bu yüzden, bu tartışmalarda ben edebiyattan ve yazıdan yanayım. Sadelikten ve tevazudan... Yani bu kadar köpürtmeye, reklama ihtiyaç duymamalı iyi yazı, iyi edebiyat. Bahaneleri de hazır: "Ama ne kadar çok kişi okursa o kadar iyi". E o zaman korsana da eyvallah diyelim. Kitap ucuzluyor, kaldırımda satılıyor, herkes alıp okuyabiliyor diye sevinelim. Hı?

İyi edebiyat, okuruna ulaşıp kendini zaten satar. Böyle şıkırdım ambalajlara, janjanlı paketlere, erkek kılığında poz vermelere filan ihtiyaç duymaz. Bağırmaya gerek yok, asıl silah yazı olmalı. Sözcükler...

1 yorum:

  1. Doğru diyorsun; asıl önemli olan sözcükler de billboard reklamları da insanımıza "Aaaa kitap denen bir şey vardı" hissini veriyor bence. O sözcüklere ulaşabilmesi için önce varlığından haberdar olmaları lazım. Seçerek okuyacak insan da zamanla seçmeye başlar. Ben de Siyah Süt' le bırakmıştım Elif Şafak' ı, Aşk da son şansıydı benim için. Şimdi de İskender' i merak bile etmiyorum. Az önce de dediğim gibi seçecek olan zaten kendine göre seçer ama billboardlarda son açılan AVM ya da yeni çıkan telefon reklamındansa kitap reklamını tercih ederim.

    YanıtlaSil