6 Ağustos 2011 Cumartesi

Sil parlat

Yeni evdeki sabah mesaimiz sabah 8-8.5 gibi başladı. O saatte elektrik süpürgesi çalıştırıp komşuların nefretini paratoner gibi çekmek istemediğimden, buzdolabının içini temizlemekle başladım. Böyle tüm parçaları çıkararak, tek tek. Akabinde ustalar sökün etmeye başladı.



Bosch'çu amcalar fırınla bulaşık makinesini, bir takım tombul amcalar raydolabı getirip kurdu; sonracıma Teledünya'cılar her yeri delip tavandan kablo çekip çifte bağlantıyı yaptı, telefoncu amca telefonu bağladı (o epey uzun kaldı valla, bir ara bizimle oturacak sandım) ve en son da duşakabinci teşrif etti...

Curcuna gibiydi ev, ben de manyak kadınlar gibi elimde bezle koşturup durdum. Bir ara sokak kapısı açıkken, bir kadını paspasın ordaki ayaklı merdivenimize tırmanırken yakaladım. Tuhaf bir manzaraydı, göz göze geldik; kadın ilk basamaktan apar toper inerken "Kolay gelsin" diye kekeledi. Deli mi ne!

Sürekli bir "Karate Kid" sahnesi gibiydi günüm: Sil parlat, sil parlat... Sen süpür sil, sonra matkapla duvarları delsinler; her yer batsın, yine başa dön. Sevgili de prizlerle lambaları takıp mobilyaları kurdu, ben arada TV izleyerek kanepede uyukladım. Duşakabin panellerini devirip daha kurulmadan birini kırmanın vicdan azabıyla sızdım biraz koltukta, dinlendim. Sonra yine işe devam.

Ne zormuş la taşınmak! Ama ev, yavaş yavaş şekilleniyor gözümüzün önünde. Akşama kadar debelendik, sonra eksikler için hop Koçtaş. Puzzle lamba almak gerçekten kötü bir fikirmiş, ehm, değiştirmek isabet oldu. Bu arada, o mutfak güzeldi ha! Koçtaş, Ikea ve Bauhaus'u seviyorum. Tuhaf manzaralar oluyor, klozete oturan şişman teyze komikti mesela.

Şimdi ise yatay halde "Karayip Korsanları" izleyip dondurma yiyoruz. Orlando Bloom ve Johnny Depp kılıç şakırdatıyor. Ay, filmin müziğini atv haber o kadar kullandı ki, içim kıyıldı. Her yanım ağrıyor, ağrı kesici içip zıbarmak tek emelim. Yoruldum be.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder