9 Ağustos 2011 Salı

Şöhretler Bulvarı'ndan istifa

Yazıdan emekli olabilir mi insan? Yazarlar bile oluyor, neden olmasın? Salinger gibi “Yazarım ama yayınlatmam” demek de mümkün. Ya müzikten? Hepsinden olunur. Bazı zalımlar analıktan babalıktan, karılıktan kocalıktan bile istifa ediyor. Adamın işi oyunculuksa, neden belediyeden emekli olan başka bir çalışan gibi bırakma şansı olmasın? Mezara kadar mı bu meretlerin son kullanım tarihi?

Teoman müziği bırakacağını açıkladı, ortalık gargaraya kesti. “Yok, döner o döneeer” diyenler, “Aay, reklam yapıyor” diye burun kıvıranlar… Size ne yahu? Sıkılmış adam, yorulmuş, bıkmış. Bırakır gider. Canı ne isterse onu yapar. Olamaz mı? Başka şeyler yapmak istemesi normal. Deklare etmesine gerek yoktu sadece. İntihar notu misali mektuplar yazmasaydı, iyiydi. Neyse...

Şarkı yazıp söylemenin bedeli, akşam arkadaşlarınla bara gittiğinde paparazzinin birinin, gelip de senin kıçını ellemesi olmamalı. Timuçin Esen'e de yapmışlardı benzer rezilliği. Sonra vay efendim “Alkol fena bir şey, ekmek parası için çalışan muhabiri yumrukladı, şok şok şok” martavalları… Önce kışkırt, sonra kamerayı burnuna tut, sonra “Cık cık” diye ayıpla. Bir takım salaklar da bunları, salyası pabucuna dolarak izlesin. Kolay nane değil hakkaten.

Audrey Toutou da yakında sinemayı bırakacağını açıklamış. Ben büyük dalgalarda sörf yapmak istemiyorum. Üstüme geldiklerini hissettiğimde, sörf tahtamı alıp, yüzerek sahile geri dönerim. Çünkü bana uymaz, hayatımı böyle yaşamak istemiyorum.” demiş. Kız haklı beyler, sanatla uğraşmak (oyunculuk olsun, yazarlık olsun) birçok insanın hakkınızda ileri geri konuşmasına, merakı taciz noktasına taşımasına hak tanıyor. Bunaltıcı bir fanus içine sokup amiyane tabirle “halkın malı” yapıyor. Ama çok saçma bir şey öte yandan.

Belki adam hep aynı şeyleri yaptığını düşünür oldu, tüketti bir şeyleri… Olamaz mı? Şöhret bazılarının sandığı gibi vazgeçilemeyecek kadar şahane bir şey mi? Bence değil. Bazıları hırsla, doymak bilmeden en tepeye tırmanmak ve orda biraz daha fazla kalabilmek için kendini yırtarken, bazısı gibi tevazu gösterip “Yapabileceğimin en iyisini yaptım, hadi bana eyvallah” diyebilmek erdemdir bana kalırsa.

Düşünüyorum da Elif Şafak bir sonraki kitabının tanıtımı öncesinde “Yazmayı bırakıyorum” diye patlatsa balonu; millet birbirini ezer, çocuğunu keser allah muhafaza. 



Radikal’deki haberin girişinde dediği gibi: 

“Kimisi şair Arthur Rimbaud gibi erken keşiften bırakır. Kimisi ‘medeniyet’ten daralır. Ressam Gauguin gibi Tahiti’ye, müzisyen Ergüder yoldaş gibi Büyükada’ya sığınır. Kimisi büyük yazar Melville gibi anlaşılmamaktan usanır. Kimisi efsane futbolcu Eric Cantona gibi ‘Gelebileceğim en iyi yerdeyim. Yeni ufuklara açılacağım’ der gider. Kimisinin ressam Marcel Duchamp gibi bir fikri kalmamıştır artık söyleyecek. Kimisi Oscar Wilde gibi yaza yaza bitirmiştir her şeyi.”

Sebeplerin ne önemi var, bazen bırakabilmeyi bilmek gerekir. Kendini dinleyip başka denizlere açılmak, “halkın malı” olmaktan istifa edip kendi içine bakabilmek… “Tebdil-i mekanda ferahlık vardır” demişler. Tebdil-i hayat da fena olmasa gerek.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder