3 Temmuz 2013 Çarşamba

Lizard King


3 Temmuz 2013, Jim Morrison'ın da göçüp gidişinin  42. yıldönümü... Ergenlik günlerimde daha çok dinlemiş olduğumu fark etsem de, The Doors'un yeri  her zaman başka. Neden, bilmiyorum. O zamanlarki ruh haline daha mı uygundu şarkıları, kim bilir. Belki de ben o zamanlar daha melankolik olduğumdandır. Ama ne zaman elim albümlerinden birine gitse, koltuğuma gömülmek ve ışıkları söndürüp karanlıkta dinlemek isterim şarkılarını.

Kızılderililer için üzülen o duyarlı çocuktan karizmatik bir ozana ve rock yıldızına dönüşen Morrison... Ölümü ilk kez keşfettiğini söylediği ve kişiliğinde derin izler bırakan o olayı da şöyle anlatmış:

"Ben, annem, babam, büyükannem ve büyükbabam gün batarken çölde ilerliyorduk. Bir kamyon dolusu kızılderili başka bir kamyona ya da bir şeye çarpmıştı. Kızılderililer bütün ana yola dağılmıştı; ve kanlar içinde ölümü bekliyorlardı. Babam ve büyükbabam, arabadan neler olduğuna bakmak için inmişlerdi. Ben daha çocuktum, o yüzden arabada oturup beklemem gerekiyordu. Ben bir şey görmedim. Tek gördüğüm şey garip, kırmızı boya ve yerde yatan insanlardı, ama bir şey olduğuna emindim. Çünkü onların yaydıkları dalgaları hissedebiliyor ve birden yerde yatan insanların da olay hakkında benim bildiğimden daha fazlasını bilmediklerini farkettim. İşte o an ilk kez korkuyu tattım..."

Bu uslanmaz ruh da 27'sinde durdurdu zamanı. Algının kapılarından sonsuzun kapılarına geçti. Bütün o şarkıları, Pam'i geride bırakıp. Son sözünün "Orada mısın Pam?" olduğu rivayet edilir. Bazıları da ölmeyip Hawai'ye yerleştiğini söyler. Efsanelerin ölümü gizemli olur ne de olsa...

Şöyle demiş bir zamanlar:

"Bizim performansımız kapıları birbiri ardına açmaya yönelik, tıpkı bir gün tamamen atılacak bir yılan derisini sıyırmak gibi. Şu sıralar yaşamın karanlık yönüyle, kötülükle, ayla, geceyle daha çok ilgileniyorum."

 O halde, en sevdiğim şarkılarından biriyle veda...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder