Aile ziyareti için Adapazarı'na giderken, yolda okurum diye gazete alma gafletinde bulundum. Ne bileyim işte, pazar ekleri filan... Hay almaz olaydım. Pişman oldum. Bu kadar kötü haber peş peşe... Önce Ceylan'ın amcası tarafından öldürülüşünü okurken gözyaşlarına boğuldum. Ailesi tarafından cinayetin tüm ayrıntılarının planlanışı darmadağın etti.
Sonra Norveç'teki bir manyak tarafından 92 kişinin katledilişinin haberi... Aşırı sağcı ruh hastası bir de "Gaddarca ama gerekliydi" demiş.
Üstüne Amy Winehouse'un Londra'daki evinde ölü bulunuşu...
Ha bir de Ayşe Arman'ın, karısını anevrizmadan kaybeden 11833 reklamındaki adamla röportajı..."Koca dağdır. Eşi ise o dağa yağan kar. O benim kar'ımdı, eridi gitti." Karısına bu kadar aşık bir adamın onu böyle çabuk yitirişi... Çok fena.
Üstüne de pusuda şehit edilen 4 asker daha... Bu kadarı fazla geldi.
Amy için yapılan "Su testisi su yolunda..." geyikleri baydı ve şoku hafifletmiyor. Uyuşturucu kullanıyor diye ölmesine sevinecek miyiz kalpsizler? Yazık, üzüldüm. Gerçekten müthiş sesi olan, yetenekli bir kadındı ve çok gençti. 16 yaşındayken kaç kız 1960'lı yılların soul ve caz kadın vokallerine hayran olur? Böyle bir ses her zaman gelir mi? Onu bu boka bulaştıran kocasına ne demeli bilmem. Her ölüm erken, ama böylesi... Evet, bazıları için gerçekten Love is a Losing Game.
Eskiden pazar ekleri eğlenceli olurdu! Bu nasıl hayat yav? Aile ziyareti güzeldi ama Amy abla üzdü be.
Amy'nin anısına Amy'den gelsin: Love is a losing game.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder