Ofistekilerle öğle yemeği için dışarı bir çıkışımızda, bu pastoral pozları veren kediyi görmüştüm. Masanın yanındaki havuzun orda konuşlanmıştı. Serin serin... Sarsaktı biraz ama fotojenik de sayılırdı hani. Yazın işyerine katlanmak daha da zorlaşıyor. Bu havada ofiste olunur mu, olunmaz; olunmamalı! Sevimsiz bir durum. Öğlenleri bir yerlere kaçabilmek, durumu biraz daha katlanılır kılıyor sanırım.
Hani böyle yazın öğle vaktidir, hava çok sıcaktır, sokaklarda kimse yoktur ve ezan okunuyordur tam o esnada. Bu sahne, hep öğle uykusuna yatmak istemeyen çocuk psikolojisi yaratıyor bende. Dışarı çıksan çıkılmaz, yatsan yatılmaz, televizyonda bir şey yoktur... İşte bu, yaz mevsimlerinde yaşanan büyük şehirlerin sevimsizliğidir.
O an bir sahil kasabasında olmalısındır. Ya denizde, ya serin bahçedeki hamakta... Elinde serin bir limonata olmalıdır sonra, öbür elinde de güzel bir kitap. Perde uçuşmalıdır, güzel bir müzik gelmelidir içeriden. Kediler ise gardırop tepesinde değil de, çimenlerin üstünde uzanmalıdır kuyruklarını keyifle sallayarak. Neyse ki telaşe azalınca, tatil vakti de gelecek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder