10 Temmuz 2011 Pazar

Pazar rehaveti

Sıcak bir pazar. Dünkü koşuşturmadan sonra hedef, sakinlik... Sabah erkenden dışarıda yapılan nefis Van kahvaltısı, gazete keyfi. Pavorotti ile Bob Dylan çalan bir yer, püfür püfür de esiyor. Peşinden Türk kahvesi ve içinde sakızla ikram edilen su. (Pek hoşuma gitti.) Daha millet Moda'ya akın ederken, bitirilmiş kahvaltının peşinden eve varış... 

Oğlanlar serin bir köşede miskin uykularına daldılar bile. Öğle yemeği kavun-peynir, mis. Bu deli öğlen sıcağında dışarıda dolanmak için deli olmak lazım.



Severek okuduğum kitaplardan birini aldım elime. Son Mektup/Bir Aşk Hikayesi, Andre Gorz.

"Yakında seksen iki yaşında olacaksın. Boyun altı santim kısaldı, olsa olsa kırk beş kilosun ve hâlâ güzel, çekici, arzu uyandırıcısın. Elli sekiz yıldır birlikte yaşıyoruz ve ben seni her zamankinden çok seviyorum."

Güzel bir kitap, hoş bir hayat hikayesi... Sarsıcı. Yazmak, hele mektup yazmak çok romantik bir şey bana kalırsa. Unutulup yok olmaması için kendi adıma elimden geleni yapmaya çalıştığım bir şey. Bunlardan bahsetmişken, aklıma sevdiğim başka bir kitap geldi: Kadınlar Neden Yazdıkları Her Mektubu Göndermezler? Darian Leader

Bence yazın ve de gönderin. Ne gerek var ki kasmaya? Yazmak, acayip bir rahatlama, iç dökme sağlıyor. Göndermek, cesaret isteyen ikinci kısım.

Sevgili, tepeden toplanmış saçlarıyla bilgisayar başında. Ben, göbeğimde laptop ile kanepede. Obi totoşu yatakta, Yoda bezgini kolumdan kalkıp yerleştiği ayakucumda...


Bu arada, Lada Niva ile İzmir'den yola çıkıp Moğalistan'a gitmeyi hedefleyen dostlar Emre ile Kerem'e bol şans. Yolunuz açık olsun!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder