16 Temmuz 2012 Pazartesi

One love... love... ve...

Geçtiğimiz 2-3 günün özeti: Ferminadaza'nım, kız kardeşi Enki ve kuzenleri Eren ile Caddebostan sahilinde adalara karşı keyif, Pera Müzesi'ndeki Goya ve Osman Hamdi sergileri, Tünel, Galata, Kuzguncuk, Çengelköy... Ve arada festival. Festival üzerine birkaç kelam etmek gerekirse Salah Sue, Kaiser Chiefs ve Pulp performanslarını beğendim. Ama ne yazık ki bu yıl müzik arka planda kaldı. Skandal başroldeydi.


Bu ülkede hoşgörü varmış gibi davranılması ama olanın da sadece belli bir kesime gösterilmesi, artık can sıkıcı olmaya başladı. Yani 11 yıldır bir bira markasının sponsoru olduğu, dahası adını verdiği ve öyle tanınmış, zaten 18 yaşından büyüklerin girebildiği bir festival; bu sene Eyüp halkının (!) hassasiyeti nedeniyle neredeyse zorla adından o markayı çıkardı, dahası festival alanında alkollü içki satışı/tüketimi yasaklandı. Anlaşmalara, sözleşmelere, yasal olmasına rağmen. (Festivalin bazı kişilerce basılması, kapının önünde haddinden fazla polis/zabıta olması da cabası.)

Kimse alkolik olduğu ya da "içki  içmezse ölecek" hastalığından muzdarip olduğu için bozulmadı bu duruma. Sürekli olduğu iddia edilen "hoşgörü ve özgürlük anlayışı" baltalandığı için tepki gösterdi. Neredeydi o hoşgörü, birlikte kardeşçe yaşama ortamı? Bezdirmek midir amaç, sindirmek mi? Ruhsat sahibi olan Santralistanbul yani Bilgi Üniversitesi ile organizatörlere de söylenecek şeyler var elbette.


Twitter, Facebook, web sayfası vs varken bu durumu içerideki A4 kağıtlardaki birkaç satırla duyurmaları ve de bilet iade etme hakkını sadece soranlara tanımaları pek hoş değildi. Ha ayrıca son dakika değişikliği olan bir durumda, sahne ve etraftaki diğer brandalarda nasıl oldu da Efes Pilsen One Love değil de, One Love yazılabildi? Bunlar son dakikada olabilecek şeyler değil.

Yapılmak istenen nedir, onu anlamak lazım. Bundan sonra ayran, limonata, gül şerbeti festivalleri mi olsun? Gelişmişlik bu şekilde mi ölçülür oldu? Her şey sadece ekonomi mi? Bundan sonra Santralistanbul'daki etkinliklere gelirken iki kere düşünmek, hatta düşünmeyip direkt protesto etmek için gitmemek gerekiyor sanırım.

Bu arada normal bir şekilde müzik dinleyip dans eden bir sürü insan varken, her zaman olduğu gibi en çılgın (!), en uçuk ve marjinal (!) tipleri çekmek için yarışan  basın mensuplarına da saygılar...

Mehmet Tez yazmış.  Mehveş Evin de. Ellerine sağlık.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder